16 Aralık 1926 yılında İstanbul’da dünyaya geldi. Şair ve oyun yazarıdır. Türkiye’nin bilinen ilk kadın Musevi oyun yazarıdır. Genellikle tarihsel oyunlar kaleme alan Bahar’ın oyunları, Devlet Tiyatroları ve birçok tiyatro toplulukları tarafından sahnelendi.

Oyunlarının dışında şiir, deneme, araştırma, anı türünde eserler verdi; pek çok gazete ve dergide yazılar yayımladı. “Efsaneden Tarihe Ankara Yahudileri” ve anılarını derlediği “Altmış Yılın Ardından” kitapları en bilinen eserleridir. Türkçenin yanı sıra Ladino dilinde de şiirler yazmıştır. Bestelenmiş şiirleri bulunur.

İlkokulu İstanbul’da Alyans Musevi İlkokulu’nda bitirdi Annesi Sara Morhayim, babası Jak Morhayim’dir. Ailesi 1937’de Ankara’ya taşınınca öğrenimine TED Ankara Koleji‘nde tamamladı. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde başladığı yükseköğrenimini sürdürmeyerek yarım bıraktı. Çalışmalarını ömrü boyunca İstanbul’da sürdürdü.

Gerek kişiliği gerekse de ürettiği ve yazdığı edebî eserlerle Türkiye Yahudi toplumunun seçkin kişiliklerinden birisiydi.

1948’te Jojo Yusaf Bahar (tüccar) ile evlendi. Bu evlilikten Sara Bahar Filter (psikiyatrist), Rezzan Roza Özsarfati (kimya mühendisi), İzzet Bahar (yüksek elektronik mühendisi, tarihçi) üç çocuğu oldu. Besteci, meddah, şair, ipek tüccarı olan Natan Malki’nin torunudur.

İlk yazısı 1958’de Haftanın Sesi’nde, ilk şiiri 1959’da Varlık Yeni Şiirler Antolojisi’nde, ilk öyküsü 1964’te Çağdaş Dergisi’nde yayımlandı. İlk oyunu Alabora, 1970’te Ankara Devlet Tiyatrosu Yeni Sahne’de oynandı.

Yazıları ile bir bölümü İbraniceye çevrilen şiirleri ve çeviri şiirleri 1959’dan itibaren Varlık Yeni Şiirler Antolojisi, Şalom gazetesi ile Tiryaki, Gelişim (İsrail), Eflatun dergilerinde yayımlandı. Ayrıca pek çok dergi ve gazetede deneme, araştırma, gezi notları ve şiirleri yer aldı.

“Ezan, Çan, Hazan”, “Toledo’da Bir Kuyu”, “Buse Sokağı” ve “O muydu?” isimli şiirleri bestelenmiştir.

Şalom gazetesi, Eflatun, Tiryaki, İlgi, Konya Çağrı, Sanat Çevresi, Mimesis ve Göztepe dergilerinde, İsrail’de Türkçe yayımlanan Gelişim ve daha başka birçok yayında yazıları çıktı. Bu yazıların bir bölümü 2000 yılında Ne Kendi Tanır Ne de Söz Edeni Vardır adı ile derlendi ve Gözlem Yayınevi’nden yayımlandı. Bu kitapta anılar, gezi notları, tarih araştırmaları, tiyatro, kitap ve oyun tanıtımı yanı sıra, İngilizce ve Fransızcadan yaptığı şiir çevirileri yer almaktadır.

1995’de Donna Grasya Nasi ile Bakırköy Belediyesi Oyun Yazma Yarışması’nda başarı ödülünü aldı.

1492 yılında İspanya Kraliçesi İsabella ve Kral Ferdinand’ın Yahudileri din değiştirmeye veya ülkeyi terke mecbur eden kanunları sonucu, İspanya’yı terk etmek zorunda kalan Yahudi halkını Sultan II. Bayezid (hükümdarlık süresi 1481-1512) Osmanlı İmparatorluğu’na davet etti. Büyük Göç adı da verilen bu göçün, 500. yılı nedeniyle, Beki L. Bahar 1992 yılında Ezan, Çan, Hazan olarak tanınan “Boğaz’da Ortaköy’de” adlı şiirini yazdı.

Son üç mısraı nedeniyle “Ezan, Çan, Hazan” olarak da bilinen bu şiir, aynı yıl Ortaköy İskele Meydanı’nda yapılan bir törende dönemin Belediye Başkanı tarafından okundu ve metal bir levhaya yazılarak, Ortaköy İskele Meydanı’ndaki vapur iskelesinin karşısına asıldı. Anı levhasındaki şiirin altındaki imza, Beki L. Bahar’ın orijinal imzasıdır.

Ezan, Çan, Hazan şiiri Ali Kocatepe tarafından bestelendi. 2006’da Dolmabahçe Sarayı’nın 150’inci yıl kutlamalarında TRT Gençlik Korosu eşliğinde, Ferhat Göçer ve Aysun Kocatepe tarafından seslendirildi. Milli Saraylar Daire Başkanlığı tarafından hazırlatılan Ezan, Çan, Hazan adlı CD Dolmabahçe Sarayı’ndaki baloda konuklara dağıtıldı.

Şiirin son üç mısraı olan sözcükler bazı belgesel filmler için başlık olarak da kullanıldı, konuşma dilinde ezan, çan ve hazanın birlikteliği deyim olarak kullanılır oldu.

Ezan, Çan, Hazan

Bir ikilem
Bir kovalama
Bir kaçış
Bir göç
Bir akın

Kimi ermiş muradına
Varmış Osmanlı’ya
Kimi sana bana kalmış
Denizler giz kuyusu
Yollar suskun.

Boğaz’da bir yerde
Ortaköyde
Karaya basınca ayaklar
O an yere değmiş dudaklar
Kutsanmış toprak Yaratan adına
Gözlerde şükran Beyazıt Han’a

Bir ermiş ses duyulmuş
Ezan,
Özgürlük yansıtmış haçın gölgesi
Çan
Gönülden bir mezamire başlamış
Hazan
Korku düğümü
Erinçte çözülmüş

O zaman bu zaman
Yan yana
Üç beş adım arayla
Sevecen bakışır
Bu şehr-i İstanbul’da
Ezan,
Çan,
Hazan.

Beki L. Bahar, 1992

Beki L. Bahar, 19 Ağustos 2011 Cuma günü İstanbul’da hayatını kaybetti. Neve Şalom Sinagogu’nda düzenlenen dini törenin ardında, İstanbul Ulus’taki Aşkenaz Mezarlığı’nda toprağa verildi.

Sahnelenmiş Oyunları:

Alabora, Ankara Devlet Tiyatrosu, Yeni Sahne, 1970, Ankara

Balat’tan Bronx’a (Müzikli oyun), Dostluk yurdu, Göztepe Kültür Derneği, İstanbul

İkiyüzbininci Gece, Boğaziçi Üniversitesi Tiyatro Kulübü, 2010, İstanbul

Basılmamış Oyunları:

Sıradan Bir Şey (1984. Beki L. Bahar bu oyununu, Türkiye’de kadınların siyasi haklarını kazanmalarının 50. yılı olan 1984 yılında yazmıştır), Bir Bütün, Evlendik Mutluyuz, Erozyon, Sıradan Bir Şey.

KİTAPLARI:

Şiir: Yakamozlar (1963), Kişi Bunalımı + Dişi Bunalımı (1970), Doğada Düğün (1989), Koronas (Judeo-İspanyolca dilinde yazdığı şiirler, 2002), Sevdim Onu (2007),

Oyun: Ölümsüz Kullar – Pudu Hepa,1973. Bu oyun 1997 yılında Devlet Tiyatroları’nda oy birliği ile repertuara alınmış ama sahnelenmemiştir), Sıradan Bir Şey (1985), İkiyüzbininci Gece (1986), İkizler (1986), Doňa Gracia Naci (Fransızca, 1993, 1995; 2001; Yunus Emre Başarı Ödülü almıştır), Demokles’in Kılıcı (Flavius ile Damokles; The Sword of Damocles, 2004, 2007), Toplu Oyunları 1 Ölümsüz Kullar – Senyora – Alabora (2005).

Anı: Ordan Burdan / Altmış Yılın Ardından (1995).

Deneme: Ne Kendi Tanır Ne de Söz Edeni Vardır (2001).

Araştırma: Efsaneden Tarihe Ankara Yahudileri (2003), Bir Zamanlar Çıfıt Çarşısı (2010).

Kızı Rezzan Özsarfatı’nın gözünden Beki L. Bahar ;

Annem için birçok sıfatlar kullanılır; hoşsohbet, entelektüel, araştırmacı, tiyatro yazarı, şair, her yaştan ve her kafadan kişiyle diyalog kurabilen…

Benim için nasıl biriydi annem?

Öncelikle benim için o bir koloratur soprano idi. Baba evinde geçirdiğim bebekliğimden tüm gençliğime, annem evde ütü yaparken, fasulye ayıklarken; Carmen, Hoffman’ın Masalları, Şen Dul, Rigoletto opera aryalarını sesi hiç detone olmadan gün boyu söylerdi. Ondaki bu engin müzik repertuarı genç yaşta yitirdiği babasından miras kalmıştı ve o şarkı söylerken adeta babasıyla iletişime geçerdi.

Annem güçlü, her zaman dimdik, sorunlarına kendi başına çözüm bulan, başarısızlığa asla toleransı olmayan, disiplinli, otoriter bir kişiydi.

Bu sert mizacının altında, dışarıya karşı kurşun ile mühürlenmiş bu zırhın içinde, fırtınalı duygular, uykusuz geceler, üzüntüler, acılar ve en önemlisi evlat acısı; çünkü o evladını (ablamı) son arzusuna uyarak, saatlerce şarkılar söyleyerek son yolculuğuna uğurlamıştı. Bu çalkantılı duyguların yanı sıra onda içinden fışkıran bir yaşam sevinci, doğa sevgisi, insan sevgisi, adeta bir sevgi yumağı vardı!

Beki Luiza Bahar’ı doğumunun 94.yılında sevgi saygı ile anıyoruz.

Zeynep Pınarbaşı

Kaynakça :

https://www.salom.com.tr

http://cinsadimlar.org/

https://www.biyografya.com/biyografi/607