Dante ve İlahi Komedya Hakkında Elif Mat ile Söyleşi

Dünyayı yöneten, kalem, mürekkep ve kâğıttır.” der Jonathan Swift. Peki, şimdi kalem tutan eller yerini klavyelere dokunan mekanik parmaklara mı bıraktı?  Gazeteler, dergiler, kitaplar artık dijital yayınlanıyor, internet ortamında makale, edebi yazı, günlük, teknik bilgi ve birçok farklı içeriği olan bloglar çoğaldı.  Dünyamız değişiyor hızla, her anlamda.

Blog kişilerin metin, fotoğraf, video kullanarak duygu ve düşüncelerini aktardığı web tabanlı sanal bir günlük olarak 1990’larda popüler olmaya başlamıştı. CB telsizler gibi bir furya olur ve unutulur diye düşünüldü ama zaman geçtikçe kişisel içerikler, gezi yazıları, hobi paylaşımlarından teknolojik haberlere, siyasi analizlere, sosyolojik analizlere, farklı konularda ciddi makalelere, sanatsal yorumlara, edebi içerikli yazılara doğru da evrilmeye başladı. Kişisel paylaşım yapanlar Instagram, Tic Toc gibi sosyal medyaya kaymaya başladılar, daha zengin içerik sağlayıcı bloglar ise gün geçtikçe artıyor. Bu blogların hitap ettiği belirli bir kitle de var.  Bazı tanınmış yazarlar da blog yazısı yazıyor.  Örneğin Ahmet Büke ON8 Blog’daki “Sosyal Ayrıntılar Ansiklopedisi”nde bir yıl boyunca her hafta öykü yazdı. Sonunda da on iki yeni bölüm ve bir de final ekleyerek bu öyküleri “İnsan Kendine de İyi Gelir” adlı bir romana dönüştürdü. İlham kaynağı, Yaşar Kemal ve Orhan Kemal’in bir zamanlar günlük gazetelerde yayınladığı tefrikalardı.

Yazar Hikmet Hükümenoğlu’da blog yazarlığı avantajını okurla köprüler kurmak için iyi kullanıyor, ayrıca e-posta olarak takipçilerine gönderdiği aylık blog yazıları var, bu yazılarda üzerinde çalıştığı romandan, hayattan, okudukları dinlediklerinden oluşan Hikmet’ten mektupları (Hikmet’ten Mektup Var) ve edebiyat yazılarını hep beğeniyle okurum.

Elif Mat Kanada’da yaşayan bir blogger. TED Ankara Koleji ve Ankara Hukuk Mezunu. Edebi çeviriler yapıyor ve bu çevirileri bloğunda, Youtube kanalında paylaşıyor. Üç yıl önce Dante’nin İlahi Komedyasının kantolarını çevirip, yorumlayarak bloğunda yayınlamaya başladı, kantoları çevirdi, yorumladı, okuyucu ile interaktif bir bağ kurdu, her kantoyu çevirme, yorum aşamasını onunla beraber biz okurlar da yaşadık, yorumlar yazdık, bu yorumların ekseninde blog yazısının değişimine, gelişmesine katkı sağladık. Üç yıl sonunda tüm parçalar birleşti ve bu sene çalışma bitti. Elif, Youtube kanalında da kantoları paylaşmaya başladı. Kitap olarak basıma da hazırlıyor yorumlu çevirisini.  Ben de bir blogger olarak başladığım sonradan öyküye ağırlık verdiğim yazı serüvenimde onuncu yılındayım ve Elif’in paylaşımları bana farklı geldi, Elif Mat’la İlahi Komedya’yı, bloğunda özgün bir formatla yayınlaması üzerine konuştuk.

Dante’nin en önemli eseri İlahi Komedyasını  bir çok kaynaktan yararlanarak çevirdin, farklı disiplinlerde metinler okuyup, ki bunlar arasında dinsel metinler, ansiklopedik bilgi içeren yayınlar ve tarihi metinler var, ayrıca dönemin sanat tarihi kitaplarını inceleyip, uygun görseller de ekledin yazına, detaylı, yorucu ve uzun bir çalışmaydı. Çağdaş bir yazarın yapıtını da yorumlamayı tercih edebilirdin ama sen çok eski bir metni tercih ettin, 14. yüzyıla giderek İlahi Komedya’yı  tercih etme nedenin nedir?

İlahi Komedya’yı okuması da çevirmesi de zordur, yalnız günümüz için değil geçmişte de böyleydi, ilk yıllarından itibaren Commentary’ler  (yorumsal çalışma) yazılmaya başlanmıştır. Bulmaca gibi bir yapısı vardır, şifreleri çözmeyi, geçmişe seyahat etmeyi, inceledikçe öğrendikçe zamanda yolculuk yapar gibi o çağın içine girmeyi heyecan verici buldum. Umberto Eco’ nun Gülün Adı adlı romanını da çok severim.  Ritmi yavaştır, durağan bir kitaptır ama okuyucuyu alır bambaşka bir çağa götür.

İlahi Komedya’nın beni çeken bir başka yanı da şiir olması, şiire karşı ilgim var, okumanın yansıra çevirmeyi de severim. Ahmet Hamdi Tanpınar’dan Bursa’da Zaman’ı İngilizceye çevirdim; Margaret Atwood’dan Planters/ Ekiciler‘i, Carl Sandberg’den Chicago’yu ve diğer birkaç şiirini Jacque Prévert’den Déjeuner du Matin/ Kahvaltı‘yı Türkçeye çevirdim.

İlk başlarda Dante’yi okuyup yorumlamayı amaçlamıştım, bir blogger olarak öncelikle anlatıcıyım, bloğumda ve youtube kanalımda bu kitapta ne olup bittiğini okura anlatmak istedim. Sadece yorum yazdığımda, okuyucunun esas metin de görmek istediğini fark ettim ve İlahi Komedya’yı kendi çevirimle sunmayı düşündüm.  

Benim hazırladığım içerik sadece çeviri değil. Şiirin çevirisi ve yorumu. Çünkü asıl amacım Commentary yani yorum yapmak. Türkçe’ de kapsamlı bir Commentary (yorumsal çalışma) bildiğim kadarıyla yok.  

Ben hem çevirmen hem yazarım. Bastırmayı planladığım kitabımda da hem şiirin çevirisi yer alacak, hem de Dante’nin İlahi Komedyası üzerine bir araştırma ve inceleme bölümü olacak. Komedya’nın ilk yazıldığı dönemden günümüze bir yorum geleneği var, ben onu sürdürüyorum.

İlahi Komedya’yı çözümlerken, yorumlarken farklı bir yol izledin, okura bloğundan interaktif, kantoları çevirdikçe paylaşma yöntemini seçtin. Tüm çalışmanı tamamlayıp, çalışmanın son halini de paylaşabilirdin, neden interaktif paylaşımı seçtin?

İnteraktif olması okuyucudan geri dönüşüm almak bakımından değerli. Aynı zamanda bir çok konuları içeren bir eser olduğu için bu çalışma her zaman daha genişleyebiliyor ve sürekli yeni şeyler öğretiyor bize. Özellikle felsefi ve tasavvufi konularda ben her gün bir şey öğreniyorum. Okuyucu benden öğrendiği gibi ben de çok değerli hocalarımızdan arkadaşlarımızdan öğrendim.

Komedya’da ikili bir anlatım vardır, biri o yolculuğu yapan (bunu bir kutsal yolculuk, pilgrimage olarak sunar, bizdeki hac vazifesi gibi) kendisini Pilgrim-Hacı olarak adlandıran Dante, bir de bu yolculuk bittikten sonra dünyadaki hayatına geri dönecek olan, belki hayatının son yıllarını yaşadığı Ravenna’da belki de İtalya’nın bir başka şehrinde masası başına oturup bu deneyimlerini okuyucuya aktaracak olan şair Dante.

Pilgrim bu yolculuğu yaparken kendisi de öğrenmektedir, onunla okuyucu da öğrenir, zaman zaman hayret edilecek olaylar, zaman zaman duygusal anlar, zaman zaman felsefi problemlerin analizi, değişik kişilerle tanışma anlarına şahitlik eder. Bazen adaletin yerini bulduğu duygusu, bazen cezanın şiddeti karşısında insanın kanının donması, sonra Araf’taki dostluk, arkadaşlık, havası.

Dante eserde yolculuğa çıkarken, ben de Dante’yi anlama çabalarımla bir yolculuğa çıktım, böylece okur da Dante’nin yolculuğu, benim yolculuğumu aynı anda izledi, ikisi arasında bağ kurdu, kendi de yolculuğa çıktı. Hem Dante’nin ruhu ile bağ kurduk hem de birbirimizle. 

Kantoları çevirdim, okurla interaktif yorumlarken şu konuları irdeledik

Dini konular inceleniyor ama bana göre Komedya bir felsefe kitabıdır. Ben de gittikçe felsefeye daha çok ilgi duyuyorum. Kültürler arasındaki geçişkenlik de çok ilgimi çekiyor.

Dante, Beatrice’yi ilk kez komşu evlerden birinde gerçekleştirilen bir partide görür ve görür görmez de aşık olur. Bu ilk karşılaşmalarında Dante 9 Beatrice ise 8 yaşındadır. İkinci karşılaşmalarında ise Dante 19 Beatrice ise 18 yaşındadır. Aradaki on yıl boyunca hiç görüşmedikleri gibi daha sonra da hiç karşılaşmayacaklardır. Ancak görüşmeyecek olmaları Dante’nin Beatrice’ye olan aşkını azaltmaz. İki küçük karşılaşmanın verdiği esin sadece Beatrice için yaşamasına ve yazmasına neden olur, böyle büyük bir platonik aşk kitabında en egemen konusu sanıyorum,  kitapta aşk nasıl irdelenmiş ?

Aşkın rolü nedir hayatta? Virgil’in Dante’ye öğrettiği gibi acaba bütün sorunlar az sevmek çok sevmek veya yanlış bir şeyi (veya kişiyi) sevmekten mi kaynaklanıyor, ya da doğru şeyi yanlış sevmekten mi? Araf’ın 16-18 inci kantolarında yani Komedya’nın tam ortasında serbest irade ve aşk konuları incelenir. Seçimlerimizde sevginin rolü üzerine düşünülür. Bütün bu yolculuğun hedefi Tanrı’nın Nur’una kavuşmak, yani ilahi aşktır.

Felsefe ve felsefecilerde İlahi Komedya’nın önemli unsurlarından, bize Dante’nin felsefeyi ele alış biçimini anlatır mısın?

Dante, insanın doğru yola ulaşması için hem bilgiye, akla, felsefeye, hem de ilahi vahye ihtiyacımız olduğunu düşünür. Kuşun uçmak için iki kanadı olması gibi, biz de bu iki kaynaktan besleniriz. Hayatımıza o şekilde yön verebiliriz.

Eserde iki rehberden biri Virgil, insan aklı ve felsefeyi, Beatrice vahyi temsil eder.

Aristo felsefesi, onun orta yolu tavsiye etmesi, altın ortagolden mean- kavramı, Dante’nin düşüncesini de etkilemiştir. Zaman zaman sorulara cevap verirken Virgil, “Ahlakı hatırla” veya “Fiziği hatırla” dediğinde, Aristo’nun ahlak felsefesi kitabını ve fizik kitabını kasteder.

Bunun gibi metafizik kitabı da bütün Orta Çağ felsefesi için önemli olduğu gibi Komedya’da da önemlidir.

Gerek Müslüman alimlerin gerek Hristiyan alimlerin Aristo felsefesiyle dini kavramları bağdaştırma çabaları da Orta Çağ felsefesine yön vermiştir.

Bu günlerde özellikle İbni Arabi, İbni Sina, İbni Rüşt ve İbni Tufeyl’in eserleriyle ilgileniyorum ve bana tamamen bir başka çağa yolculuk gibi geliyor.

Hem modern okuyucu olarak bizim geçmişe yolculuğumuz hem de o devrin düşünürlerinin birbirleriyle olan ilişkileri.  Bu konuda öğrenecek çok şey var. Daha yolun başındayız.

Birçok kişi başlayıp bitiremiyor İlahi Komedya’yı, neden acaba? Bir yandan da düşünüyorum senin bloğunu ve videolarını takip ettiler, bazı ilahiler hakkında çok yorum da yapıldı. Sosyal medya bu açıdan İlahi Komedya’nın okunurluğunu arttırdı mı sence?

İlk başta zor anlaşılır olmasının bir sebebi yukarıda bahsettiğim ikili anlatım. Bir o yolculuğu yapan Pilgrim var; onunla bir o yolculuğa çıkmış gibi oluyorsunuz. Bir de bu yolculukta ilk hedefi öğrenme, anlama, sonra bunu akılda tutabilme, hatırlayabilme olan, gördüğü hayret verici olayları, öteki alemi bütün duyularıyla hisseden ama bunu anlatmada kelimelerin kifayetsiz olacağını düşünen, bu olayları mısralarında nasıl anlatacağı konusunda endişeleri olan şair Dante var. O yaşadığı andan çıkıyor, önce klasik edebiyat geleneğine uygun olarak ilham perilerini yardıma çağırıyor, sonraki bölümlerde de Tanrı’ya yakarıyor güzel bir şiir yazıp halkını aydınlatabilmek için.

Birçok kişinin başlayıp bitirememesini normal karşılıyorum aslında çünkü yedi yüz sene evvel yazılmış bir eser. Şifreli gibi yazmış anlaması kolay değil.  Dante’nin çağdaşları için okunması daha kolaydı. O devrin papalarını, prenslerini, krallarını, imparatorlarını halk biliyordu. Guelp ve Ghibelline partilerini, papalıkla imparatorluk arasındaki çekişmeleri, iç savaşları, İtalya’daki şehir devletlerini, bazı şehirlerin Guelp bazılarının Ghibelline oluşunu, asil aileler ile sonradan zengin olan tüccar ve burjuvazi ailelerin aralarındaki rekabeti, bunların hepsini biliyorlardı, bunlar günlük yaşamın parçasıydı. Dolayısıyla eseri okurken Dante’nin neden bahsettiğini biliyorlardı. Modern okuyucu tarihle çok ilgili değilse bunları bilmiyor.

İtalyanca yazmış ama o dönemin İtalyancası Latinceye daha yakındır. Onun için zor bir metin, çevirisi de zor. O devrin entelektüelleri Latin yazarların, şairlerin eserlerini de iyi biliyorlardı, bunlarla arasındaki bağlantıları kurabiliyordu.

İlahi Komedya hem Roma tarihini hem Orta Çağ tarihini anlatır, günümüzün insanı belki bu konularda daha evvel okumadıysa, yabancılık çekebilir. Avrupalılar için bu sorun değil, lise çağlarında mitoloji, klasik destanlar, klasik eserleri okuyorlar. Bizim ortaokul ya da lise müfredatında klasik dünya edebiyatı bazı özel yabancı kolejler dışında pek okutulmuyor.

Bir başka konu, Komedya’da hemen hemen her sayfada Latin edebiyatına atıfta bulunulduğu gibi, kutsal kitaplara da atıf vardır. Tevrat’ı, İncil’i, Zebur’u okumuş olanlar veya orada geçen hikayeleri kilisede dinlemiş olanlar tabii ki bu atıfları hemen anlayıp eserden daha çok zevk alıyordu. Zebur özellikle önemlidir çünkü şiir tarzında yazılmıştır.

Lirik şiir geleneği için de aynı şey geçerlidir. Sicilya şiiri, Provinçal şiir, Trubadur geleneği, Dante’nin kendi çağdaşı olan İtalyan şairler hatta kendi daha evvel yazmış olduğu şiirlerle de bağlantılar vardır. Okuyucunun edebi kültürü ne kadar genişse o kadar tat alır.

Felsefe konusu başlı başına özel uzmanlık alanı; Sokrat, Platon ve Aristo geleneği, özellikle Aristo’nun ahlak ve metafizik kitapları önemlidir çünkü Dante eserini Aristo’nun ahlak felsefesi etkisinde yazmıştır. Dante ayrıca tüm liberal sanatlara ( Gramer, mantık, retorik, aritmetik, geometri, müzik gök bilim) önem verir.

Aristo’nun Metafizik kitabının başında yer alan “Bütün insanlar doğaları gereği bilmek isterler” sözünü felsefi eseri Şölen’de dile getirmiştir. Öğrenmek, bilmek kadar bildiğini öğretmekte Dante için önemlidir. Kendisini şanslı hisseder bildiği için, diğer insanlarla da bu bilgiyi paylaşmak ister.

Tam metni Türkçeye Rengin Gürsoy çevirmiş, üç cilt onu okudun mu? Hangi kaynaklardan yararlandın? Kaynaklar yeterli oldu mu?

Türkçe’de Komedya‘yı okumadım, İngilizce olarak dört beş tane kitap var elimde, internette de oldukça geniş kaynaklar mevcut. Çeviriler arasında farklılıklar olabiliyor; bazıları daha kolay anlaşılır bazıları daha zor, bazısı edebi yönden daha güzel oluyor. Mukayese ederek okudum, bazen bir bölümü bitirdikten sonra beğenmeyip, bir başka kitaptan çevirdim. O anda size nasıl hitap ediyorsa, çünkü şiirin insanın ruhuna hitap etmesi gibi bir özelliği var, bunu hissettiğiniz zaman o çeviri güzel oluyor. Bu arada üzerinde çalışa çalışa İtalyancadan da biraz kelime öğrenme şansım oldu. Hangi kelimeyi kullandığına baktım.

Ben hep çalışmalarımı İngilizce üzerinden yaptım. Türkçede de ne kadar çok çeviri olursa o kadar zenginliktir bence. Diğer çevirmenleri de tebrik ederim.

Bütün bu sözlerimden okuyucuların “Aman, bu çok zor karmaşık bir esermiş okumayalım” sonucunu çıkarmalarını istemem. Aksine benim bütün çabam eserin orijinalitesini ve anlamını bozmadan kolay okunabilir hale getirmek ve yorumlarımla detaylı bir şekilde anlatıp, karakterleri tanıtmak, okuyucunun yabancılık çekmemesini sağlamak.

Blog yazıların çok ilgi gördü, Facebook’ta da paylaştın, çok farklı yorumlar geldi, ben de bu aşamaları takip ettim. Sosyal medyanın iyi kullanıldığında ne kadar etkin bir araç olduğunu gözlemledim, bu süreçten bahseder misin?

Dante’nin kantoları çok katmanlı, bu şiir formatında yazılmış kantolarda sanat eserlerinin anlatımıyla, sanatla temsili olarak duygu ve düşüncenin aktarımıyla, en sonra da göklerin ve cennetin tasvirleriyle; okuyucu da kendisini gerçekten cennete yükselmiş gibi hissediyor, sanki yalnızca Dante değil okuyucunun da kendisini bedeninin dışına çıkmış, ayrı bir alemdeymiş gibi bir ruh haline giriyor. (Ecstasy kelimesi insanın bedenin dışına çıkması manasına geliyor o duygular anlatılıyor Cennet’te, tasavvufta vecd hali de denir)

Evet blogda ilgi gördü, paylaşımlarda ve tartışmalarda yabancı bir esere bizim gözümüzle bakışı gözlemledim. Esasında bütün hikayeler insan hikayesidir, her edebi eserde kendimizi bulabiliriz. Burada da okuyucunun kendisini bulduğu yerler olacaktır.

Dante’de Komedya’ya hayatımızın ortası diye başlar, hepimizi katar hikayesine.

Komedya sanat tarihi bakımından da önemlidir; resim ve heykel sanatına ilham vermiştir, hatta mimariye konu olmuştur Arjantin’de bir bina İlahi Komedya‘ya göre tasarlanmıştır.

Ben blogda görsel olarak da bu sanat eserlerine yer verdiğim için enteresan oluyor.

Blog formatına da çok uyuyor, çünkü Komedya böyle roman okur gibi okunacak bir kitap değil. Her bir kantoyu teker teker sindirerek, ona ilişkin yorumlarla birlikte okumak gerekiyor.

Zamanımızda insanlar kısa yazılar okumak istiyorlar bu yüzden bence kantoları birer birer, zamana yayarak okumak daha iyi olabilir.

Kitabın başında gerek Dante’nin hayatı gerek Orta Çağ ve Roma tarihi ile ilgili kısa bir giriş yapmak istiyorum. Böylelikle okuyucunun eserde geçen tarihi olaylar ve kişiler hakkında geniş bir bilgisi olacak. Kimden ve neden bahsedildiğini bilirlerse sanırım daha çok ilgi duyacaklar.

İlahi Komedya‘yı daha önce okumamış, hiçbir fikri olmamış kişiler de bloğun sayesinde eserden haberdar oldular, onların tepkileri nasıldı? Ayrıca İlahi Komedya’yı okumak onlara ne kazandırdı?  Dante ile tanışmak hayatlarına ne kattı. Blog yazılarına gelen yorumlardan çıkarımlarını bizimle paylaşır mısın?

Hiçbir fikri olmayan bir okuyucu,

Nel mezzo del cammin di nostra vita
mi ritrovai per una selva oscura
 ché la diritta via era smarrita.”

dizelerini okuduğunda, kendisini Dante ile birlikte ıssız bir orman da kaybolmuş bir halde bulduğunda, kafasında mutlaka pek çok soru belirecektir.

Çünkü eser Latinlerin tabiriyle “in medias res” olarak başlar, “in the middle of things”, karmaşanın ortasında, hayatın ortasında, ormanın ortasında, nereye gideceğini ne yapacağını bilmeden. Hep bir yön arayışı bir kaybolmuşluk duygusu vardır.

Bunu en çok Araf’ta görürüz. Okuyucu bazen “Acaba biz hep Araf’ta mıyız dünyadayken?” der.

Ben Araf bölümünde Türk okuyucuya hitap etmek için Kuran’ın Araf suresinden de yorumlar verdim.

Kuran’daki Araf suresini okuyanlar, bu bölümü daha iyi anladılar. Hazreti Musa’nın kavmini Mısır’dan çıkarması, çölden geçirmesi, çölde geçen kırk yıl boyunca halkın zaman zaman ümitsizliğe düşüp yeniden Mısır’a dönmeyi istemesi, en sonunda Mısır’da doğan kölelik devrini bilen neslin dünyadan ayrılması ve kırk yıllık mücadelenin sonucunda vaat edilen topraklara yani Kudüs’e varılması ile tamamlanan hem fiziki hem ruhsal yolculuk. Her bakımdan meşakkatli. Eserde Cehennem Mısır’dır, Çöl Araf, Cennet Kudüs’tür.

Virgil’in Aeneas destanına bakarsak Cehennem, Truva Savaşı’dır, Araf, Akdeniz’deki yolculuk, yer yurt bulma mücadelesidir. Cennet, yani vaat edilen topraklar Roma’dır.

İnsanın mücadelesi olduğu gibi toplumun da mücadelesidir.

Hayatta öyledir her zaman bir şeylerin ortasındayız, karmakarışık sorunların içindeyiz bazen nereye nasıl gideceğimizi bilemiyoruz.

Hiçbir şey yapmadan ortada hiçbir sorun yokken öyle sakin otururken de huzurlu değiliz aslında, çünkü aklımızın bir köşesinde yapılması gereken şeyler yarım kalmış işler var.

“Karşımda bir engel var nasıl başa çıkacağım” derken, belki Virgil gibi bize “Bir başka yoldan gitmelisin” diyecek birine ihtiyacımız var.

Belki o karmaşık sorunun ortasında Hazreti Davut’un tövbesinde olduğu gibi önce hatalarımızla yüzleşmeye, yanlışlarımızı düzeltmeye ihtiyacımız var, belki ancak bu hesaplaşmadan sonra ilerleyebileceğiz.

Belki bizim de kaybettiklerimiz var; Dante gibi onların hatırasıyla teselli bulduğumuz ve yokluklarıyla başa çıkmayı öğrenmek zorunda olduğumuz.

Belki bazılarımız gurbetteler veya gurbet onların içinde, ayrılıklar var, o ayrılıkların niye canımızı o kadar acıttığı sorusu var.

Çünkü her ayrılık esasında insanın kendinden ayrılması. Memleketten ayrılma, evden ayrılma, ana babadan ayrılma, sevgiliden, eşten ayrılma, çocuktan ayrılma hepsinde kendimizden bir şey gidiyor. Bu duyguların hiçbiri insana yabancı değil.

Siyaset açısından bakarsak iktidar hırsı, etrafını, yandaşları gözetme taktiği, dini siyasete alet etme meselesi sadece Orta Çağ’a özgü meseleler değil.

Karakter zaafları cimrilik, müsriflik, öfke kontrolünün olmaması, hırsızlık, açgözlülük, adam öldürme, tecavüz, kadınları mal gibi alıp satma, kıskançlık, insanları arkadan vurma, ihanet hep var olmuş olacak konular.

Tabii buna karşılık “aşk sevgi vefa, Tanrı korkusu, takva, haddini bilme, ölçülü olma, büyüğe, hocaya, saygılı olma, arkadaşlık, dostluk aile, vatan sevgisi” gibi değerler de her zaman var olacak değerler.

Her sayfada çözüm bekleyen sorular olacak, onları çözdükçe yenileri çıkacaktır.

Bu eser biraz da bilmece çözmeyi sevenler içindir, hayatı sorgulamayı sevenler içindir. Hepimiz yolcuyuz Dante gibi ve hepimiz kendimizce yaşadığımız tecrübelere göre, hayattan öğrendiklerimize göre; biz kimdik, kim olduk, neden şöyle bir tecrübe yaşadık, şu veya bu kararı neden ve nasıl aldık, hayatımız da kaderin rolü ne oldu, ne kadarı kader, ne kadarı seçimdi, sorularına cevap arıyoruz. Bir insanın nasıl karar verdiği aynı zamanda psikolojinin de konusudur, incelenmeye değer.

İlahi Komedya eşşiz ve yeniden benzeri yazılamayacak bir kitap ama bu kitaptan çok etkilenmiş ve benzer okumalar yapmak isteyen okurlara hangi kitapları önerirsin ?

Bu zor bir soru. Çünkü on dört bin satırdan oluşan bir şiir kitabı yazıp içine bu kadar bilgiyi sığdıracak bir ikinci kişi düşünemiyorum.

Ama tarih alanında genel okuyucu düşünülerek yazılmış çok başarılı kitaplar var. Onları söyleyeyim:

Peter Frankopan – İpek Yolu, Yuval Harrari –Homo Deus, Tom Holland – Rubicon, Mary Beard –SPQR, Robert Hughes- Rome,  Reza Aslan – Zealot, The Life and Times of Jesus of Nazareth,  Adam Hochschild –To End All wars, A Story of Loyalty and Rebellion, 1914-1918

sevdiğim kitaplardır. Tarihi konuları genel okuyucu için ilgi çekici bir şekilde yazabilmişler.

Sosyal medya hizla gelişiyor, bloggerların çoğu youtube ile birlikte vlogger oldu, sen de youtube video çekenlerdensin, niçin you tube?

Yüz kantonun her birini tek tek anlattığım youtube videolarım var. Pandemi döneminde yüz yüze konuşma olanaklarımız kısıtlandı ben de edebiyat severlere bu yolla ulaşmak istedim. Sonra da Dante’nin hayatını ve yaşadığı dönemi etraflıca dört bölüm halinde anlattığım videoları çektim. O dönemin hikayesini bilirlerse okuyucuların Komedya’yı daha kolay anlayacaklarını düşünüyorum.

En son olarak okuyucularımıza gelecek sene Dante’nin 700. ölüm yıldönümü olduğunu ve dünyada eserleriyle bir daha anılacağını hatırlatmış olalım. Floransa’da doğmuş, Ravenna ’da hayata veda etmiş, 1265-1321 yılları arasında yaşamıştır. İtalyancanın babası olarak anılır

Işın Güner Tuzcular