Papirus Dergisi Kasım Aralık 2016 sayısında yayınlanmıştır.

Rüzgârın sesi korkunçtu.

Gemiyi yerle gök arasında zıplatıyordu.

Kurtulacak mıyız lostromo? Kaptan nerede?

“Lostromo: Duymuyor musunuz onu? İşimize engel oluyorsunuz. Kamaralarınızda kalın. Fırtınaya hizmet ediyorsunuz böyle yaparak. Hadi göreyim sizi aslanlarım! Ha gayret canlarım! Çabuk olun! Gabya yelkenini kontrol edin! Kaptanın düdüğüne dikkat! Esebildiğin kadar es bakalım rüzgâr, yeter ki denizde yer bırak bize de!”

Sakin ol biraz, iyi dinle şimdi; gemide Gestuno da var, O bir kral.

“Lostromo: Ancak deniz sakinleşince ben de sakin olurum. Gidin buradan. Şu kükreyen dalgalar kral mıral dinler mi? Hadi kamaralarınıza! Sesinizi kesin! Ayakaltında da dolaşmayın.”

Kurtarmalıyız onu.

“Lostromo: Yine mi siz? Ne işiniz var burada? Her şeye boş verip boğulalım mı? Niyetiniz gemiyi batırmak mı? Yisa, yisa! İki yelken de fora! Açılın, kıyıdan uzaklaşın! Açılın!

“Tayfalar: Her şey bitti. Dua edin, iş duaya kaldı! Her şey bitti!

Her şey bitti mi?

Uyuduk mu ölesiye, yoksa uyandık mı yaşamın esrarlı uykusundan?

Prospero karışmadı bu kez hiçbir şeye,

Sonun başlangıcına ya da başlangıcın sonuna.

Gestuno’nun kurtulması gerekti.

Her şey bitti mi?

Fırtına dindi. Kıyıya çıktım.

Önümde şimdi

Ucu bucağı olmayan bir bahçe ayaklarıma serili

Kafamda tek soru: Neredesin Gestuno?

Biraz ilerledim.

Yanı başımdan gelen sesler işittim.

“Bahçıvan: Git şu sarkan kayısı dallarını kaldırıp bağla,

Müsrifçe yaptıkları harcamalarla

Babalarının belini büken

Yaramaz çocukları anımsatıyorlar.

Destek koy sarkan yeni yetme dallara.

Sen de git cellât gibi,

Fazla büyüyüp yozlaşmış dalları buda,

Bunlar bizim için fazlasıyla sivrilenlerdir.

Her şey eşitlenmeli bizim diyarımızda.

İkiniz bunlarla uğraşırken ben de gideyim

Güzelim çiçeklerden toprağın bereketini emen

Zararlı otları sökeyim köklerinden.

İnsanların dünyasında eşitlik nerededir?

Yalnız mezarlıklardadır bahçıvan

İster tek taştan olsun ister tenekeden

Sahibine ne bir gram fazla itibar kazandırır, ne de rütbesini düşürür

Yaşarken değil ölümde eşitlenir insan

Rüya görmenin zengini yoksulu olmaz oysa

Yardımcına dikkat et, çok soru soruyor

Kafanı karıştıracakmış gibi duruyor

“Yardımcı: Denizlerle çevrili bahçemizde

Bütün topraklar zararlı otlarla kaplıyken,

En güzel çiçekleri yok olmuşken,

Meyve ağaçları aşılanmamış, çitleri yıkılmış,

Çiçek tarhları darmadağınıkken,

Şifalı otlar aç gözlü tırtıllarla sarılmışken,

Ne demeye bu küçük bahçede kuralları,

Biçimi ve düzeni korumaya çalışıyor,

Başkalarına örnek olmak istiyoruz?

Gittim gittim.

Sonsuz bahçenin sonuna geldim.

Karşıma bir duvar çıktı.

Arkasına geçmem gerek, amacım ilerleyebilmek

Kapısını aradım aradım, bir türlü bulamadım

Gözle seçilemiyorsa aranan şey, daha derine bakmalı.

Duvara yasladım ellerimi, söyledim sihirli cümleyi

Açıl susam açıl!

Haydi duvar, daha fazla bekletme beni.

Arıyorum Gestuno‘yu.

Olmadı olmadı, bir türlü açılmadı.

Bu kez vurmaya başladım duvara güm güm!,

Ellerim kanayıncaya, yüreğim yoruluncaya dek.

“Kapıcı: Vurmak buna derler işte! İnsan cehennemin kapıcısı oldu mu yandı, anahtar çevirmekten imanı gevrer.

Kim açarsa gözle görülmeyen kapıyı

Bağışlansın ona uzak yakın tüm umdukları

Hades göndersin güzel rüyalar

Yeraltının boynuzlu kapısından

“Kapıcı: Güm! Güm! Dur dinlen yok. Kim o? Ama cehennem olamaz burası, fazla soğuk. Vazgeçtim şeytanın kapıcısı olmaktan. Her meslekten bir adam karşılayayım demiştim, bahar bahçelerinden geçip cehennem ateşlerine gidecekler arasından.

Birisi seslendi sonunda.

Benim. Gestuno‘yu arayan bir yolcu.

“Peki, geldim! Ama kapıcıyı unutmayın lütfen!

Kapıcı açar açmaz görünmez kapıyı,

Görünür oldu duvarın ardındakiler

Birer, birer

Kâğıt toplayıcıların kralıdır Gestuno

Çöpten ayırdığı karton, plastik yüklenir omuzlarına

Direnirken yaşamın tüm haksızlığına

Herkesin dilini anlar da kimseler anlamaz onun dediğini

Söylediği tek bir şeydir zaten: “Ölürüm ben, alırsanız ekmek teknemi elimden

Çöp gibi kokar Gestuno,

Çöp gibi görünür

Başkalarına

Geçtim, geçtim işi çöpten olanların

Yüzü kara, derme çatma evlerinden

Kış ortasında çocuklarının

Yalınayak yürüdüğü mahallelerinden

Ağlayan sokaklarının içinden geçtim

Bir mezarlığa geldim.

Kâğıt toplayıcıların arabalarından geriye kalan

Boş çuvallar, sağda solda dağılmış duran

Ah! İşte Gestuno

Toprağın üstünde boylu boyunca yatıyor

Çevresine toplananlar çaresiz, ona bakıyor

Bayılmış diyorlar bir yandan, öte yandan ölüyor

“1. Mezarcı: Yıllar geçti sinsice sezdirmeden

Yaşam büktü belimi

Attı beni karaya denizlerden

Bir varmış bir yokmuş gibi.

Kazma kürek, bir iki kazma kürek

Beş arşın kefen bezi

Çamur içinde bir delik, bir tümsek

Budur bekleyen bizi.

Ölmesin Shakespeare, Gestuno ölmesin!

Onsuz

Hepimiz sağır, dilsiz

Yalnız kendi işaret dilimizi anlayan

Bir daha

Birbirimizi hiç anlayamayacak olan

Onun alfabesini öğrenmeyi, onun gibi

Konuşabilmeyi denemeli

Alınmasın elinden ekmek teknesi

Yaşasın Shakespeare, Gestuno yaşasın!

Gülayşen Erayda

*Gestuno- Uluslararası İşaret Dili (“International Sign Language“) olarak da bilinen “Gestuno“ 1951‘de ilk defa “Dünya İşitme Engelliler Federasyonu“nun (“World Federation of the Deaf“) dünya çapındaki kongresi çerçevesinde ele alınan yapay bir işaret dilidir. “Gestuno“ ismi İtalyancadan gelmektedir. “Gestuno“, “işaretlerden birisi“ anlamını taşımaktadır.

Bu çalışmadaki alıntılar, William Shakespeare‘in Fırtına (Çev. Özdemir Nutku), Macbeth (Çev. Sabahattin Eyüboğlu), II. Richard (Çev. Özdemir Nutku), Hamlet (Çev. Sabahattin Eyüboğlu) adlı eserleri referans alınarak birebir kullanılmıştır.