Felice Romani (1788 – 1865) İtalyan şair, edebiyatçı, Bellini ve Donizetti gibi bestecilerin operaları dahil olmak üzere onlarca librettonun yazarı, Norma operasını dönemin Fransız şairi Alexandre Soumet’in Norma ya da Bebek Katili adlı oyununa bağlı kalarak hazırlıyor. Ona ihanet eden Romalı komutandan olan iki çocuğunu öldürmeyi düşünmesine rağmen bunu yapmayan Druidlerin bilge kadını Norma, politik galibiyetine rağmen tutkulu aşkların taşıdığı karmaşık hallerin sancısıyla ateşte yanmaya gönüllü olarak gidiyor. Kahramanımız Norma’nın içinde bulunduğu Druid topluluğunu yakından tanıma isteği geçmiş kültlere bağlı hikayelere yenilenmiş bir merak yaratmasıyla tüm okurlar için kaçınılmaz olmuştur. Druidlerin, dilbilimsel ve tarihsel araştırmalar ışığında, Kelt kabileleri arasında pek çok açıdan ayrıcalıklı, din, siyaset, felsefe, bilim ve tıp konularıyla ilgilenen bir sosyal grup olduğu epeyi olası görünmektedir. Klasik yazarların anlatımlarına göre Druidler, Kelt kabile topluluklarında ayrı bir katman oluşturuyordu. Faaliyetlerinin en önemli alanları din ve felsefeydi. Druidler, Kelt sosyal piramidinin tepesindeydiler (şövalyelik benzeri – Roma kaynaklarının tanımlamasıyla) aynı zamanda bir tarih yazarı olan imparator Julius Caesar kitabında bu katmana Druidler adını verir. Druid kelimesinin kökeninden ilki olan “Deru” kelimesi “sağlam, katı, sabit olmak” anlamına gelir. Kelime ağaçlar için kullanılır hale gelmiştir. Vikipedi’ye göre Batı dillerindeki tree, truce, true/truth, troth/betroth, duress, endure, drupe gibi kelimelerin kökeni de “Deru” sözcüğüne kadar geri gidebilmektedir. “Weid” ise “görmek” kelimesi ve onun uzantısı olan “bilgelik” ve “bilgi” anlamlarına gelir. İngilizce’deki twit, guide, guise, wit, vision gibi kelimelerin kökeni Weid sözcüğüne uzanır.
Kelt kültürleri araştırmacıları, Druidlerin sosyal konumunun, faaliyet alanlarının, daha geleneksel topluluklardaki şamanlar tarafından icra edildiğini söyler. Romalılaşma öncesi Kelt toplumlarında varolan inançların muhtemelen tamamen ortadan kalkmadığı ve hatta sosyal yaşamın önemli bir parçası olduğu göz önüne alındığında, Şamanizm’le yapılan karşılaştırma büyük ölçüde doğru görünmektedir. Şaman ve Kelt inançlarının yakınlığı, entelektüel kastın çok işlevli olmasıyla da kanıtlanmaktadır – Druidler, geleneksel toplumlardaki şamanlar gibi, çeşitli faaliyet alanlarında aktiflerdi. Yaşadıkları bölgeler olan Alplerin kuzeyi ve Britanya adalarındaki arkeolojik bulgular bir Druid’in hem doktor hem rahip ve hem de büyücü olduğuna tanıklık ediyor.

Norma operası, Roma işgali zamanında Galya’da M.Ö. 100-50 yıllarında geçer. Ormanın derinliklerinde bir sunağın etrafında toplanan Druidlerin Roma ordularına karşı güç kazanmak için tanrılarına dua etmesiyle başlar. Başrahip Oroveso onlara dualarında yol gösterir. Dualarını söyledikten sonra ormandan ayrılırlar. Birkaç dakika sonra sahneye giren Roma umumi valisi Pollione Oroveso’nun kızı Norma’yı artık sevmediğini söyler (bekâret yeminini bozup iki çocuk doğurmasına rağmen). Pollione, rahibelerinden biri olan Adalgisa’ya âşık olmuştur. Onlar çıktıktan sonra Norma tekrar sahnededir, Romalıların geri dönmesi ve barış olması için ay tanrıçasına seslenir. Sevdiği Pollione’nin ömrünün uzun olması umudunu taşır. Norma ayrıldığında sunağın altında ibadet eden Adalgisa da, Romalıların ilerlemesini durduracak güç için dua eder, Pollione yanına geldiğinde edilen teklifi yani onunla Roma’ya gitmeyi kabul eder. Norma yatak odasında hizmetçisine Pollione’nin başka bir kadını sevmesinden korktuğunu söyler ama bu kadının kim olabileceğine dair hiçbir fikri yoktur. Adalgisa, yol gösterici arar gibi sıkıntıyla yanına gelir. Adalgisa, Romalı bir erkeğe âşık olduğu için tanrılara sadakatini kaybetmiştir. Kendisinin Romalı aşkını ve günahını hatırlayan Norma, onu affetmek üzeredir. O sırada Pollione Adalgisa’yı aramak için yanına gelince âşık olunan Romalı belli olur. Norma öfkelenir, genç rahibe af diler ve Pollione ile gitmeyi reddeder. İkinci perdede uyuyan çocuklarının etrafında dolaşan Norma, Pollione’nin verdiği acıyla başa çıkamayıp onları öldürmeyi aklından geçirir. Adalgisa, Pollione’yi çocuklarına dönmesi için ikna etmek istese de girişimi başarısız olur. Norma daha sonra Romalılara karşı savaş çağrısında bulunur. Babası Oroveso, zaferin tanrılara bir kurban verilmesiyle geleceğini söyler, Druidler tarafından yakalanan Pollione tanrılara verilecektir. Norma araya girer, çocuklarının babasına Adalgisa’ya olan aşkından vazgeçip ona geri dönerse özgürlüğüne kavuşabileceğini söyler. Pollione teklifini reddeder. Umutları yok olan Norma Druidlerin önünde Romalı komutanla birlikteliğini, işlediği günahları itiraf eder ve kendini kurban olarak sunar. Pollione çok etkilenir ve ona tekrar âşık olur, onun yanında ateşe doğru yönelir.
Bellini’nin Norma karakteri için bestelediği müzik, koloratur, lirik ve dramatik seslerin bilindik sınıflamasını alaşağı ediyor. Dramatik sesler koloratur çizgilerle söyleniyor; koloratur ve lirik sopranolar dramatik etkiyle aryaları seslendiriyor. Sanatçı aynı zamanda ustaca rol yapmak zorundadır çünkü Norma son derece karmaşık bir karakterdir – rahibe, halk lideri, anne, akıl hocası bir arkadaş, terkedilmiş metres ve asil kadın kahraman. Ruhsal coşku, hassasiyet, karşı konulmaz aşk, kıskançlık, öfke, geçmiş coşkularla otoriteden savunmasızlığa, küçümsenmeden fedakârlığa kadar her şey ifade edilmelidir.
Vincenzo Bellini, Rossini’nin otuz dokuz ve Donizetti’nin altmış altı bel kanto operasına kıyasla yalnızca on adet bel kanto içeren opera bestelediğinden, bel kanto bestecileri arasında en az üretken olanıydı. Ancak, özellikle librettistleri tarafından kendisine sunulan şiirsel yaklaşımı yansıtmasıyla, genellikle üç besteci arasında en hassas olanı olarak gösterildi. La sonnambula ve Norma en önemli eserleri olarak kabul edilir, ancak operaları I Puritani ve Il pirata da bel kanto döneminin önemli eserleridir. Bel kanto tarzının unsurları şunları içerir: 1) sesin vurgusu veya vokalin orkestranın üzerindeki çizgisi; 2) orkestranın sese zarif biçimde eşliği; 3) opera metnine duyarlılık; 4) metni yorumlamak veya ‘renklendirmek’ için sesle ‘resimli’ yazı yazmak; 5) uzun vokal cümleleri ve 6) geleneksel İtalyan opera yapılarının kullanımı. Rossini ve diğer bestecilerin operalarındaki tüm unsurların Norma operasında bulunduğunun altını çizmek gerekir.
Norma‘nın birinci perdesinde yer alan Casta Diva aryası dinlenirse bu unsurların çoğu açıkça duyulacaktır. Bestecinin orkestrayı kullanmadaki kısıtlaması nedeniyle her kelime açıkça duyulabilir; bu nedenle Bellini, esasen ay tanrıçasına bir çeşit dua ya da ilahi olan metne büyük bir hassasiyet göstermektedir. Bu ritüel, ilahiye benzer üslup açısından yavaş tempoludur, orkestrasyon basittir ve yaratılan ‘atmosfer’, bir kimsenin halk adına kutsal sözler söyleyen duyarlılığını taşır. Operanın imza aryası diyebileceğimiz “Casta Diva”yı söyleyebilen sopranoların seslerine kulak verip bütün Norma’ların söyleme, oynama ve yaşama zorluklarını anlamaya çalışabiliriz.
Nükhet Eren
Maria Callas Söylüyor
Leyla Gencer Söylüyor
Sonia Yoncheva Söylüyor