Sigaradan morarmış elleriyle tuttuğu bardaktan su içerken gözleriyle etrafı kolaçan ediyordu A. Harabe ama temiz, düzenli, yaşamın renkleriyle bezenmiş bu evden etkilemişti. R. hemen sobayı yakmaya yöneldi.

-“Ne oldu sana?” diye sordu kırklı yaşlarda olduğunu düşündüğü yaralı konuğuna.

-Şimdi konuşmasam olmaz mı?

-Olur. Biraz daha çorba ister misin ya da peynir? Çay da demlenmek üzere.

              Çaylarını karşılıklı olarak içmeye başladılar. Sessizliği, köpek havlamalarıyla kaşıkların çıkardığı ses yırtıyordu. R. ikinci çay servisini yapmaya kalktığında hareketlerinin dikkatlice incelendiğini, alışık olduğu bakışların üzerinde gezindiğini hissediyordu. Konuşma tarzı ve davranışlarından, yabancısı olmadığı bir tiple birlikte olduğunu yanakları al al olan kadın anladı. Yine de emin olamadı. Kanamasını durdurmak için konmuş olan kâğıt parçasını yavaş yavaş çıkardı ve sobanın içine attı.

-Buraya nasıl geldim ben.

-Çöplükte buldum seni. Baygındın. Çok eziyet edilmiş olmalı sana.

              Esaslı bir küfür savurdu A.. Gözyaşları da sel oldu aktı. R. ne yapacağını bilemedi. Yanına gidip oturamadı. Yanlış anlaşılmak istemezdi.

-İstersen sonra konuşalım. Yatıp dinlenmen daha iyi gelecektir sana.

-Sen nerede yatacaksın?

-Yerde kıvrılıp yatarım. Zaten gün doğmasına az kaldı. Sabahtan teslim etmem gerekenler var. Erken kalkıp giderim. Akşama sohbet ederiz.

-Peki. Yaptıkların için eyvallah.

-Seni kimse görmese daha iyi olur. Zaten başım belada.

-Tamam. Dikkat ederim. İyi uykular.

              Kıvrılıp uykuya geçmeden önce üstüne konulmuş iki yorgandan birini R.’ye verdi kadın. Çöp toplayıcı da ışığı kapatıp yorganı üstüne çekti. Sobaya çarpmamak için dikkat ediyordu. Kadının her inlemesine uyanıyor sonra yeniden dalıyordu. Ertesi gün işini bitirip eve döndüğünde kadını ayakta gördü. Çorbası da hazırdı. Sobayı yakmamıştı. Durumu anlamıştı demek. Derme çatma banyosunda ısıttığı suyla günün kirini döktü. Üzerinden dökülenlerin diğer kirlerle buluşmak üzere deliğin yolunu bulmalarını seyretmeye bayılıyordu. Ardından temiz giysilerini geçirdi üstüne her zaman yaptığı gibi. Sobanın yanındaki yerini aldı. Bir süre konuşmadılar. Sessizlik size süre kazandırır bazen. Şimdi onun içinde yüzüyorlardı her ikisi de. Kadının yaşadıklarını merak ediyordu.

-Ne iş yapıyorsun?

-Ne iş yapıyorum? Anlamışsındır diye düşündüm. Kibarcıklar hayat kadını diyor bize. Öyle geçiniyorum yıllardır.

-Zor ve tehlikeli bir iş seçmişsin.

-Seçmiş miyim?

              Okkalı bir küfür savurdu A.

-Çok az insan bu yaşamı tercih eder. Herkesin altına yatmak kolay bir şey mi? İpsizi var sapsızı var. Aslında beni buna zorlayan o siktiri boktan insanları yok etmek istiyorum. Erken yaşta evlendirildim. Çocuğum olmuyor diye şerefsiz kayınbabam, kayınbiraderim denediler. Bu sözleri söylerken yüzünün kızarmasına ve gözyaşlarına engel olamadı. Kaç defa doktora götürdüler zarar gören oramı iyileştirmek için. Kimse inanmadı bana. Ailem olacak o namussuzlar bile. Olmaz olsunlar. Yalvardım yakardım ama kabul etmediler geri dönmemi. Dul olmamı kabul edemezlermiş. Bu halimi de kabul etmiyorlar şimdi. Bulsalar öldürecekler beni. Ekip diktiklerimiz para etmeyince cümbür cemaat büyük kente taşındık.

              Kulaklarına inanamayan R. bunu fırsat bilip gece sohbetine eşlik etsin diye çaydanlığa su koydu. Uzun bir gece bekliyordu onları. Kadının anlattıkları nedeniyle titreyen ellerine hâkim olmakta zorlanıyordu. Öfkesini bastırmaya çalıştı. Birkaç denemeden sonra sobayı yakmayı becerebildi. Yeniden tahta parçaları toplaması gerekecekti artık. İkinci çay servisi için ayağa kalkarken bu duruma nasıl düştüğünü anlamadığını söyledi.

-Bir gün gittiğim mahalle bakkalında bir adamla karşılaştım. Çok iyi görünüyordu. Beni hep takip ediyormuş meğer. Yaşadıklarımı da komşumuz C. abladan öğrenmiş. Onunla gelmemi söyledi. Bir pezevenk de o. Dehşete kapıldım önce. Ama çektiğim acılar ve onun ısrarları, beni mutlu edeceğini söylemesi aklımı çeldi. Adamın sonradan beni pazarlayacağını nereden bilebilirdim. Boynu altında kalasıca.

              Yeniden ağlamaya başladı. Sohbetlerine yanardöner bir ışığın evi yalamasıyla ara verdiler. Polis otosunun ışıklarıydı bu.

-Hep buradan geçerler mi?

-“Evet.” Dedi, ekmeğini topladığı ıvır zıvırı satarak kazanan genç adam. “Şimdi geçer gider.”

              Şimdi geçip gitmedi. Işıklar kaybolmadı. Kadın kaygıyla R.’ye baktı. Gayet sakindi. Evinin defalarca arandığını anlatan bir hali vardı.

-Umarım buraya gelmezler.

-Bizim gibilerin evleri sürekli aranır. Kaybedilen bir şeyi önce bizlerde bulmaya çalışırlar. Çöp dağları arasında bulunan cesetlerden haberin vardır.

              İlgilenmedi A.

-Gelirler mi?

-Olabilir. Ama bak yavaş yavaş uzaklaşmaktalar. Seni arıyor olabilirler mi?

-Bilmiyorum ki ya. Öf nedir bu hayat. Çekilmez oldu. Lanet olsun

-Seni bu hale getirmiş olanları tanıyor musun?

-Tanımaz mıyım? Alim Çarkçının adamları. Kaçımızı öldürdüler. Beni de öldü diye bırakmışlardır Allah’ın belası herifler.

-Şu geçen gün hapisten salıverilen mafya liderinin adamlarından mı söz ediyorsun?

-Evet tabi. Niceleri dururken onu bıraktılar ya. Çok masummuş gibi. Gerçi beni ilgilendirmez ama kimse de durduramıyor orospu çocuklarını.

-Ya da durdurmak istemiyor.

-Ben anlamam valla bu işlerden. Bazen yeterince para kazanamıyoruz. Böyle olunca da heriflere istedikleri haracı veremiyoruz. Onlar da bizi alıp önce vahşice üzerimizden geçiyor, sonra da iyi davranmadığımızı bahane ederek işkence yapıyorlar. Benim gibi dayananın sayısı az o eziyete.

-Hım. O zaman bugün haberlerde sözü edilen kişi sen olmalısın. Kocan seni arıyormuş. Kaybolmuşsun. Çok üzgün görünüyordu.

              R.’nin sözcükleri özenle seçerek sürdürdüğü içe dokunan konuşma tarzı A.’ yı etkilemişti.

-Ya öyledir. Hep öyle senaryolar çizip insanları masum olduklarına inandırıyorlar. Şeytan yüzlü kocamı görmeyeli yıllar oldu. Şimdi mi aklına düşmüşüm, şerefsizin? Uydurma bir haberdir o.

              Pek tuhaf haberler dinlemişti bugün rengarenk giysilerle oturmuş olan R.. Hele çocuklarına bakamayacaklarını düşünüp intihar eden genç çift hiç aklından çıkmamıştı. Kendilerini kapılara zincirleyen üniversite öğrencileri de hayallerine darbe vurmuştu. Kadının bu haberlere çok duyarlı olmadığını görünce şaşırmadı.

-Ne yapacaksın şimdi?

-Bana bir iyilik daha yapar mısın?

-Elimden gelirse neden olmasın?

-Sana bir not yazacağım ve onu söyleyeceğim adrese götüreceksin. Dikkat et ama. Madem beni arıyorlar mutlaka o evi de gözlemeye başlamışlardır. Bana yardım edebilecek olan tek kişi o. Kağıtta yazılanları telefonla söylemen doğru olmaz. Dinleniyor olabilir.

              Birden gülmeye başladı ev sahibi. Aklına izlediği bir film[1] gelmişti. “Umarım sonum filmdeki gibi olmaz” diye geçirdi aklından. Polis otosundan yansıyan ışıklar yeniden evin duvarlarını yalamaya başlayınca sessiz kaldılar.

-Çarkçının adamları beni arıyordur şimdi. Cesedim ortaya çıkmayınca hayatta olduğumu anlamış olmalılar. Emniyete gitmemden çekiniyorlardır. Gerçi…

              Sesini iyice kısarak konuşmasını sürdürüyordu kadın.

-Şşşşş Sus biraz! Kimlik kontrolü bahanesiyle köşede durdular sanırım. Bunu sık sık yaparlar. Buraya gelmeleri de olası. Bu gibi durumlarda ilk şüphelendikleri biziz çünkü. Burada kalman zorlaşıyor. Sana yeni bir yer bulmalıyız.

-Sen yeter ki o adresteki kişiyi bul, o bana yardımcı olur.

-Nasıl olacak bu? Evi gözetliyor olabileceklerini söylüyorsun. Hem o semtte çalışan arkadaşlarım var, hepimizi tanırlar, nerede olduğumuz, hangi sokağın kime ait olduğu bilinir. Oraya gidersem şüpheleri üzerime çekmiş olurum.

-Haklısın. Adamların kullandığımız evleri gözlem altında tuttuklarını unutuyorum. Dışarıda bir yerde buluşsanız. Ona telefon etsen.

-Hım. Telefonda konuştuklarımın kayıtlarını dinletmişlerdi ilk gözaltına alındığımda bana. Gerçi bu işin emniyetle ilişkisi olmaz bence ama sen öyle düşünmüyorsun galiba.

-Bilmiyorum valla? Ah sana anlatsam neler yaşadığımızı. Neyse ankesörlü telefon kullanabilirsen bu iş olur.

-Peki. Öyle yapalım. Geç oldu. Artık yatsak mı? Yarın işe çıkmazsam beni hemen sorguya alırlar.

-Tamam. Bu akşam yanımda yat.

-Bilmem ki. Seni rahatsız etmez miyim?

-Hayır. Hayır. İyiyim ben. Haydi sobayı da söndür gel.

              Yatağa giren R. hemen sırtını dönerek uykuya daldı. A. bu işe çok şaşırdı. Kendisinden faydalanmak istemeyen bir erkekle hemen hiç karşılaşmamıştı. Ona sokuldu. Sıcaklığını hissetsin istiyordu. Ama R. hiç hareket etmedi. Tepki vermedi. Kadının eli R.’nin vücudunda dolaşmaya başlayınca ayağa kalktı delikanlı.

-Ne oldu? Yaşlı mıyım o kadar?

-Hayır. Sorun o değil canım.

-Sorun? Çoktandır bir kadınla birlikte olmamışsındır diye düşündüm. Ne bileyim o kadar da yardım ediyorsun.

-Ben bunu karşılık bekleyerek yapmıyorum ki. Hem evet çoktandır bir kadınla birlikte olmadım. Daha doğrusu kadınlarla birlikte olmadığımı anladığını sanmıştım.

              A. aslında çok şaşırmamıştı bu yanıta.

-Desene senin hayatın da zor. Belki bizimkinden çok daha zor, zavallım!

              Bir küfür de hayata geldi. Bu defa gözlerini ondan ayırmadan konuşmuştu. Bakışlardaki sıcaklık vücudunu sarmayı sürdürsün istiyordu.

-Evet. Biliyorsun işte. Bizim nasıl birileri olduğumuzu anlayınca rahat bırakmıyorlar. Tuhaf bakışları yetmiyormuş gibi. Her neyse. Özür dilerim sana karşılık veremeyeceğim için.

-Sorun yok. Sen kusura kalma, seni zorladım. Gel. Uyu artık. Ya da istersen ben yerde yatayım, bütün gün çalışıyorsun.

-Haydi birlikte uyuyalım. Yarın farklı bir gün olacağa benziyor.

              R. telefondan ulaşmayı becerdiği D. ile akşam altı gibi bir alışveriş merkezinin önünde buluşmayı kararlaştırdı. Buluşma zamanı yaklaştığında çöp arabasını uygun bir yere bırakıp sözleştikleri alana doğru ilerlemeye başladı. Arada bir de takip edilmediğinden emin olmak için arkasına bakıyordu. Farklı bir bölgeye gittiklerinde mutlaka peşlerine takınılacağını biliyordu. Dikkatli olmalıydı. Yakalanırsa A.’yı mutlaka öldürmek isteyeceklerdi. Kendi yaşayacaklarını düşünmek bile istemiyordu. Bankta oturmakta olan, tarife uyan kadını görünce hem rahatladı hem de kaygısı arttı. Son bir kez arkasına baktı. Tehlikede olmadığından emin olarak D’ye yaklaşıp yanındaki boşluğa notu bıraktı ve yoluna devam etti.

-Zor oldu mu buluşmanız?

              Yaralı kadının ilk sorusu buydu. R. biraz endişeliydi ama yaptığı işin verdiği rahatlıkla yanıtını bekletmedi. Çaylarını içerken A. merak ettiği soruyu sordu

-Peki ya sen. Neden bu tarz hayatı seçtin. İşini sormuyorum.

              Bu defa çay öncesinde başlamışlardı sohbete.

-Anladım. Benim seçimim mi bilmiyorum ama böyleydim hep. Bir tek annem beni anlamıştı. Diğerleri, babam ve ağabeylerim sürekli eziyet ettiler bana elimdeymiş gibi. Ne çok dalga geçti etrafımdakiler. Dayanamayıp okulu bile bırakmak zorunda kaldım. Sonunda annemin de desteğiyle kendi yolumu çizebildim. Bu benim seçimim oldu. Şimdi kısmen de olsa daha rahatım. Elbette çöp toplamak kolay değil. Ama en azından benim hayatım diyerek kendi dünyamda daha mutluyum.

-Senin gibi yapabilmeyi ne kadar çok isterdim. Oldukça zor benim için.

-Çoğu insan senin durumunda aslında. Ya konfor ve boyun eğiş ya da…

              Polis otosunun evin önünde durduğunu anlayınca konuşmayı kesti R. Gözleri buluştu yeniden. Sarıldılar ilk ve son defa. Birbirlerine adlarını bile söylememişlerdi henüz. Kadın onu dudaklarından öptü. Karşılık verdi delikanlı içini çekerek. Belki de öpüşmenin bu kadar güzel bir şey olduğuna ilk kez tanık oluyordu A. Ayak sesleri daha yakındaydı şimdi.

Hamit Ergüven


[1] Örümcek Kadının Öpücüğü