Ölümünden yirmi yedi yıl önce yazdığı bu kitaba değişik bir ithafla başlıyor Brezilyalı yazar Joaquim Maria Machado de Assis (1839-1908);

“Etimi kemiren ilk kurda…”

“Mezarımdan yazıyorum” derken yazarın şaka yapmadığı ilk anda anlaşılıyor. Beni de yazarını hiç tanımadığım bu kitabı okumaya yönlendiren bu isim olmuştu. Ancak daha beş cümle okumuştum ki, artık kitaplarla aramda hissi bir bağ oluştuğuna kanaat getirdim. Mezarından yazarak bize bu kitabı, anlatması çok uzun süreceği için nasıl olduğunu açıklamadığı bir yöntemle ulaştıran kitabın (ölü) anlatıcısı, Machado de Assis’in kurgusal yazarı Bay Brás Cubas, geçen ay ‘Tristram Shandy-Beyefendi’nin Hayatı ve Görüşleri’ kitabı hakkında yazdığım İngiliz-İrlandalı yazar Laurence Sterne’ün “serbest edebi tarzını benimsediğini” açıkladı okuruna. Üslubundaki “hırçın kötümserliğin” tamamen kendisine ait olduğunu da belirterek. Bunu, karanlık bir mezardan yazıyor olmasıyla kolaylıkla açıklayabiliriz sanırım.

Tıpkı Tristram Shandy gibi Brás Cubas da kendi yaşamını anlatıyor ama tuhaf bir farkla; Shandy doğumuyla başlamıştı yaşamını anlatmaya, Cubas ölümüyle başlıyor. Sterne’ün ‘Tristram Shandy’sinden yaklaşık yüz yirmi yıl sonra yazılan bu kitabın anlatıcısı da tıpkı Shandy gibi okuyucu ile hasbıhal etmeyi çok seviyor; okumadan geçebileceği/geçemeyeceği bölümler, dikkat etmesi gereken noktalar, unutmaması istenen anılar her fırsatta okura hatırlatılıyor. Hem eğlenceli hem iğneleyici üslubuyla okuru metne kolayca bağlıyor Machado de Assis. Yirminci yüzyılın en etkili edebiyat eleştirmenlerinden biri olarak görülen Harold Bloom’un “bir çeşit mucize” diye nitelendirdiği ve “edebiyatın 100 dâhisi” listesinde yer verdiği bu yazarı tanımak ve tabii sizlere de tanıtmak istedim, ey okuyucu. (1)

Brezilya’nın en büyük yazarı olarak nitelendirilen Machado de Assis 1839’da Rio de Janerio’nun kenar mahallelerinden birinde doğmuş. Nine ve dedeleri özgür bırakılmış köleler olan Machado de Assis’in annesi Azor kökenli bir çamaşırcı, babası Afrika kökenli bir boyacı imiş. Hayatının ilk dönemlerine ait çok fazla bilgi olmayan yazarın devlet okullarında pek düzenli olmayan bir eğitim aldığı ve üniversite okumadığı biliniyor. On yedi yaşlarındayken bir yayınevinde çalışmaya başlayan Machado de Assis edebiyat dünyasına da böylece adım atmış. Yirmili yaşlarında gazetecilik ile yaşamını sürdüren yazarın şiirleri de aynı yıllarda yayımlanmaya başlamış. Zeki ve çalışkan Machado de Assis otuzlu yaşlarına geldiğinde Tarım Bakanlığı’nda elde ettiği mevki ve Portekizli beyaz bir aristokrat olan Carolina ile yaptığı evlilik sayesinde yoksul ve zorlu yaşamını farklı bir yöne çevirmeyi başarmış. Pek çok kaynakta başyapıtı olarak nitelendirilen ‘Mezarımdan Yazıyorum’ 1881’de yayımlanana kadar beş roman ve iki şiir kitabı basılmış, tanınan bir yazar haline gelmiş Machado de Assis. 1908’deki ölümüne kadar roman ve öykü türünde beş kitabı daha yayımlanan yazar, Brezilyalı yazar ve entelektüellerle birlikte kurduğu, dil ve edebiyat alanında çalışan ‘Brezilya Harfler Akademisi’nin başkanı olarak bu dünyadan ayrılmış.

Meksikalı yazar Carlos Fuentes 1998’de ‘Los Angeles Times’ gazetesinde yayımlanan ‘Machado the Miraculous/Mucizevi Machado’ başlıklı makalesinde Machado de Assis’in, ‘Mezarımdan Yazıyorum’ romanını, kendisinden yaklaşık iki yüz elli yıl önce yazılmış Cervantes’in Don Quiote’si ve yüz yirmi yıl önce yazılmış Sterne’ün Tristram Shandy’si ile birlikte değerlendiriyor ve ‘La Mancha’ adını verdiği ekolü oluşturduklarını söylüyor.(2) Fuentes’e göre ‘La Mancha’ ekolünün en belirgin özelliği romanın, “kendisinin kurgu olduğunu” bilmesidir. Don Quiote de, Tristram Shandy de Brás Cubas da kurgu olduklarını bilmekle kalmazlar, bunu kutlarlar da. Bu kutlamaya bir okur olarak, hem de rastlantısal görünen bir seçim ile yaklaşık yüz kırk yıl sonra katılabilmek büyülü bence; edebiyatın büyüsü!

‘Mezarımdan Yazıyorum’ kısa bölümlerden oluşuyor; ilk bölüm ‘Yazarın Ölümü’, 160. ve son bölüm ise ‘Olumsuzluklar’ başlığını taşıyor. Brás Cubas, “insan düşünen bir dizgi hatasıdır” diyor ve hayatı “her dönemi bir öncekini düzelten yeni bir basım” olarak tanımlıyor, “her dönem, bir sonraki tarafından düzeltilecektir; ta ki nihai basım yapılana kadar”. Nihai basım ölümdür ama Brás Cubas oradan bile ulaşır okuyucuya “oyuncu bir kalem ve hüzünlü bir mürekkeple” yazdığı hayatının tanığı yapar bizleri. Bir taraftan da insana ait pek çok konunun -sistem, ahlak, felsefe, aşk vbg..- lezzetli ve derin bir eleştirisini koyar ortaya. İyisi ve kötüsüyle dengede bulur yaşadığı hayatı en sonunda. Okuru, bir ucundan diğerine sürekli dolaştırdığı olasılıklar, belirsizlikler dünyasından böyle durağan bir “son” ile uğurlamasını beklememek lazım Machado de Assis/Brás Cubas’ın.

“…sırrın bu yakasına geçince gördüm ki hayatımı, olumsuzluklardan oluşan bu bölümün son olumsuzluğu olarak küçük bir artıyla bitirdim:”

Brás Cubas’ın ‘artı hanesine yazılan olumsuzluk’ ne mi? Onu da son sayfaya ulaşan okuyucular öğrenecek!

Bu tuhaf ve komik hikâyeyi bana tam da zamanında ulaştıran edebiyat perisine teşekkür ederken yazımı Harold Bloom’un Machado de Assis hakkındaki hınzır yorumuyla bitirmek isterim. (3)

“Sterne’e de büyük oranda borçlanarak, korkunç komik! İşin doğrusu, bazen o kadar gürültücü ve neşeli ki, geri dönüp ‘Tristram Shandy’i bir daha okuduğumda Sterne’ün Machado’yu okuduğuna yemin edebilirim.” (4)

Kırmızı Başlıklı Corona

  • (1) Üç aydır üst üste okuyucusu ile hasbıhal eden yazarların kitapları hakkında yazıyorum; Müşahedat: Ahmet Mithat Efendi, Tristram Shandy: Laurence Sterne, Mezarımdan Yazıyorum: Machado de Assis. Etkilenmiş olmam çok doğal. Değil mi?
  • (2) Carlos Fuentes, Machado, the Miraculous, Los Angeles Times, 07.06.1998, web:12.03.2021
  • (3) Larry Rohter, After a Century, a Literary Reputation Finally Blooms, The New York Times, 12.09.2008, web:12.03.2021
  • (4) Kıymetli okurun kafasının dağınık olduğu bir anda bu yazıyı okuyor olabileceğini dikkate alarak bu güzel ironiyi kaçırma ihtimaline karşın bir kez daha belirtmek isterim ki, Sterne Tristram Shandy’nin hikâyesini Machado’nun Brás Cubas’ın hikâyesini yazmasından yaklaşık yüz yirmi yıl önce yazmıştır.