Rusalka, Çek besteci Dvorak’ın en başarılı eseri olarak tanınmakla kalmaz, birçok kişiye göre onun başyapıtıdır. Kusursuz bir kompozisyon tekniği ve sıra dışı bir buluşu ideal olarak birleştiren ustalığın sonucu sahnede boy göstermektedir. Dvorak’ın düzenli olarak sahnelenen operaları arasında “en Wagneryen” olanıdır. Rusalka’da orkestra, insan sesinin eşit bir ortağıdır. Çalgıların ustalıklı kombinasyonu aracılığıyla, su yüzeyindeki dalgaların zarif bir biçimde alçalması, gece vakti ormanının gizemli sesleri ve hatta gümüş ay ışığının gölün üzerinde yansıması orkestra müziğinin içindedir.

Su perisi Rusalka, göle yüzmeye geldiğinde bir insana – Prens’e – âşık olmuştur, onunla birlikte yaşayabilmek için insan olmak ister. Rusalka’nın babası Su Cini şaşkındır, ona insanların kötü ve günah dolu olduğunu açıklar. Rusalka ısrar edince, büyücü Ježibaba’dan yardım alması gerektiğini söyler. Rusalka, Prens’e aşkını anlatmak için aya seslenir. Ježibaba Rusalka’yı insana dönüştürmeyi kabul eder, ancak gerçek aşkı bulamazsa lanetleneceği ve sevdiği adamın öleceği konusunda uyarır. Ayrıca ölümlü insan olduğunda konuşma yetisini kaybedecektir. Prens’e karşı duygularının tüm büyülerin üstesinden gelebileceğine inanan Rusalka, hepsini kabul edip Ježibaba’nın iksirini içer. Şafak sökerken Prens av partisi esnasında göl kenarında Rusalka’yı bulur, güzelliğinden büyülenir ve onu şatosuna götürür. Gölde Su Cini ve diğer su perileri Rusalka’nın gidişinin yasını tutmaktadır. Prens’in şatosunda, avcı ile kâhya Prens’in yaklaşmakta olan düğününden ve adını kimsenin bilmediği garip yeni gelinden bahseder. Prens, Rusalka’nın soğuk davranışının nedenini merak etmektedir, onu kazanmaya kararlıdır. Düğün için gelen yabancı bir Prenses, Rusalka’nın sessizliğiyle alay eder. Prens, Rusalka’yı balo kıyafetini giyinmesi için gönderir ve şenliği başlatmak üzere Prenses’le kaleye çıkarlar. Issız bahçede havuzda beliren Su Cini’yle karşılaşan Rusalka, gözyaşları içinde babasına ona yardım etmesi için yalvarır ve Prens’in artık onu sevmediğini söyler. Prens ve Prenses bahçeye dönmüştür ve Prens Prenses’i sevdiğini itiraf eder. Bunu duyan Rusalka Prens’in kollarına koşar, ama reddedilir. Su Cini kendisini bekleyen kader konusunda Prens’i uyarır, ardından Rusalka ile birlikte havuzda kaybolur. Rusalka bir kez daha göl kenarındadır ve çok kederlidir. Ježibaba ona bir bıçak verir ve kendini kurtarmak için Prens’i öldürmesi gerektiğini söyler. Rusalka reddeder Ježibaba’dan yardım istemeye gelen avcı ve kâhya Prens’in evleneceği garip bir orman kızı tarafından büyülendiğini dile getirir. Ardından Prens, çaresiz ve pişman bir halde yarı deli ormanda Rusalka’yı aramaktadır, sudan çıkan Rusalka sadakatsizliği için çok üzüldüğünü, şimdi çok istediği bir öpücüğün onu öldüreceğini açıklar. Kaderini kabul eden Prens Rusalka’nın öpmesiyle ölüme gider. Rusalka gölde kaybolur.

Dvorak’ın beste yapma tarzının tipik özelliklerinden biri olan karşıtlık sanatı Rusalka’da uygulanmıştır: iki karşıt dünyayı (insan ve doğaüstü) tasvir etmek için tamamen farklı araçlar kullanılır; kaygı taşımayan eğlenceli orman perilerini içeren sahneler, Rusalka ile Su Cini veya büyücü arasındaki duygusal diyaloglardan ayrı tutulur; ve farklı vokal sesler kullanarak, kırılgan Rusalka ile ateşli Yabancı Prenses arasında etkili bir kontrast yaratılır. Bu şekilde, Dvorak – belki de bilinçaltında – libretto yazarı Kvapil’in iki farklı dünyayı birleştirmenin imkânsızlığını ve şeylerin doğal düzenini bozduğu için her ikisinden de kovulan bireyin kaderini tasvir etme niyetini güçlendirir.

Libretto yazarı Çek şair Jaroslav Kvapil (1868- 1950) anılarından alıntılayalım. “Libretto fikri Bornholm adasında aklıma geldi. O sırada okuduğum Erben ve Bozena Nemcova masalları deniz üzerinde gezinirken bana eşlik etti. Ve yine orada çocukken sevdiğim Andersen masallarından zihnimde kalanlar ile Çek baladlarının en güzeli olan Erben’in baladlarının ritimleri bir araya geldi”. Efsanevi Çek Şairi Karel Jaromír Erben (1811 1870), çağlar boyunca anlatılan halk masallarını bir geleneğe dönüştürmüş, genelde belirsiz olan eski Slav mitlerinin sözlü edebiyatta yansımasını aramıştı. Kvapil’in libretto hakkındaki yorumu, zamanın sosyal atmosferi göz önüne alındığında anlaşılabilir görünüyor. 19. yüzyılın son çeyreğinde ve 20. yüzyılın başlarında, ulusal farklılıkların belirginleştiği zamanda sanatsal sınırları çizmek için kullanılabilecek bir araç olarak Çek operasının temsiliyeti ulusal bir müzik türü olarak görülüyordu, Alman dil alanından alınan motiflerle “kirletilmeyecekti”.

19. yüzyılın sonundan kalma Sembolizm ve Dekadan sanat hareketleri Rusalka’da göz ardı edilmemişti. Yüzyılın sonundan kalma bu iki önemli ve birbiriyle bağlantılı sanatsal hareket, bir yandan metin içinde bir dizi kavram ve sembolün kullanımında, ayrıca iki ana karakter arasındaki ilişkinin yapılanmasına yansıdı. Prens gerçek bir varlığa değil, onu ilk gördüğünde Rusalka’yı çağırdığı gibi onun “vizyonuna” âşıktı. Aşkları eşit değildi ve sonuç olarak ulaşılamazdı. Bunun kaçınılmaz sonucu, son buluşmada gerçekleşti. Prens’in Rusalka’nın ölüm öpücüğünü gönül rızasıyla kabul etmesi ve onun kucağında “mutlu” ölümü. Erotizm ve ölüm arasındaki bu ilişki, Sembolizm ve Dekadan ideolojisinin tipik bir örneğiydi.

Kvapil, Erben baladlarını kendi librettosundan ziyade Dvorak’ın hayal gücünün yakaladığını düşünür ve haksız değildir. Operanın genel tonu Dvorakian katarsis duygusudur. Temel niteliği ciddi, düşünceli, hatta trajiktir. “Vahşi Güvercin”adlı senfonisiyle Erben’in aynı adlı şiiri arasında bir bağlantı kurulabilir. Bestecinin eserlerindeki umut ve uzlaşmaya götüren tasavvurlarının, dini duyguları ve insanlığa olan samimi inancı ile yakın ilgisi vardır. Dvorak’ın bu tercihi ilk değildir: senfonik şiir “Vahşi Güvercin”dışında, Stabat Mater’i ve Si Minör Viyolonsel Konçertosu’nda  benzer bir yaklaşımla karşılaşırız. Dvorak, edebi kaynağı bir adım daha ileri götürür: Metnin kendisi dramatik unsurdan yoksunsa, sahnedeki etkisine zarar verebilecek şeyleri dengelemek için müziğini başarılı bir şekilde kullanır.

Antonin Dvorak (1841- 1904), 6 yaşından itibaren keman çalmaya başlayarak müzikal yeteneklerini erken yaşta sergiledi. Eserlerinin ilk halka açık performansları 1872’de Prag’da gerçekleştirildi, 1874’te iki senfonisiyle Avusturya Devlet Beste Ödülüne katıldı, jüri üyesi Brahms çok etkilendi. Ödül, o yıl ve 1876’da ve 1877’de, Dvorak’a verildi. Slav Dansları eseri Op.46 ile uluslarası ünü başladı.1878 Londra ve Rusya seyahatlerinden sonra New York City’e gitti. Yeni Dünyadan Senfonisi ve Viyolonsel Konçertosu ününe ün kattı. 1895’te Amerika Birleşik Devletleri’nden ayrılıp ülkesi Bohemya’ya döndü. Operalarının hepsinde Çekçe libretto vardır ve bazı koro eserlerindeki gibi Çek ulusal ruhunu yansıtmayı amaçlar. 

Slav mitolojisinin kahramanı Rusalka’yı opera için seçmesinin nedenini bu ruha bağlayabiliriz. Rusalka, Batı halk masallarındaki denizkızına karşılık gelen su perisidir. Avrupalı deniz kızlarıyla olan akrabalığına rağmen rusalka, çok yönlü figür olarak Slav folkloruna özgüdür. Erkek sanatçılar tarafından gelişmiş kadınsı niteliklere sahip bir yaratık olarak hayal edilir – güzel (genellikle çıplak) bir fizik; uzun yeşil veya sarı saçlar ve büyük göğüslere sahip şeytani, tekinsiz yaratıklardır. Gogol, Puşkin, Nabokov gibi yazarların öykü ve romanlarında canlandırılmıştır. Lermontov’un “Rusalka” ve “Morskaya tsarevna” şiirlerinde rusalkaların mitolojiden gelen ve algılanan özelliklerini görürüz. 

Aya şarkı aryası ve sözleri

derin derin denizlerin üzerindeki ay,
senin ışığın uzakları görebilir.
dünyanın etrafında gezer
ve insanların evinin içine girersin.
ay, biraz dur yerinde
ve lütfen söyle bana sevgilim nerede.
anlat ona gümüş ay,
onu nasıl kucakladığımı.
anlat ki en azından bir dakika bile olsa
beni rüyalarında hatırlayabilsin.
uzaklarda onun yolunu aydınlat,
ve anlat ona, söyle burada onu kimin beklediğini!
eğer onun insan ruhu gerçekten beni düşlüyorsa,
belki hatıralar onu uyandırır!
ay, lütfen batma, kaybolma

Dvorak Yeni Dünyadan adlı senfoniden bir bölüm

Nükhet Eren