Erol Uras’ı kaybettik. Onunla uzun uzadıya opera üzerine konuşmayı çok istedim. Bunun için opera bilgimin ve görgümün biraz daha artmasını beklerken onu sonsuzluğa gönderdik. Nessun Dorma aryasını en iyi söyleyen tenorlardan biri olduğunu ona söyleyemediğim için ayrıca çok üzgünüm. Türk opera tarihiyle sanat yaşamı yanyana yürüyen Erol Uras 1962 yılında İstanbul Şehir Operasına korist olarak girer. Öncesinde Şan Tiyatrosu’nda sahnelenen Salome, Lucia di Lammermoore, Othello gibi bazı operalarda figüran olarak rol aldığını bir söyleşisinde dile getirir. Hatta La Traviata’nın Brindisi aryasında oyuncularla birlikte söyleyip kadeh kaldırırken herkes sustuğunda güçlü tenor sesi içkiye daveti devam ettirmiştir. Geçen yıl yaşanan korona karantinalarında İtalya’da, Türkiye’de balkonlarda söylenen Verdi’nin bu aryasıdır.
Saydığımız operaları sahneleyen Ankara Operası 1948 yılında kurulmuştu ve belli zamanlarda İstanbul Şan Tiyatrosu’nda temsiller veriyordu. Ülkenin ikinci operasının hayata geçeceği şehir olarak İstanbul seçilmişti. Yüzyılın başından beri Darülbedayi geleneğine sahip İstanbul, Belediye Konservatuarı ve Şehir Tiyatrosu ile sanat faaliyetlerini devam ettirmekteydi. İstanbul Şehir Operası için hazırlıklar tamamlanınca 19 Mart 1960’ta Tepebaşı Tiyatrosu’nda Verdi’nin “Tosca”sı sahnelenerek perdesi açıldı.
Erol Uras yıllar sonra 1999’da “Tosca’dan Heybeli”ye adlı bir albüm çalışması yapacaktır. 1950’li yıllarda Belediye Konservatuvarının Türk Müziği kısmına devam ederken şan bölümü sınavlarına girmiş Matmazel Rozental’in de yer aldığı jüri sesini çok beğenmişti. O dönemde opera sanatçısı Jirayr Çarkçıyan’dan destek almış, birlikte sahneye çıkmışlardı. Daha sonra kızı Jaklin Çarkçıyan’la Puccini’nin Manon Descaut operasında birlikte oynamışlardı. Erol Uras’ın Şehir Operasında solist olarak oynadığı ilk rol şair Lenski’dir. Çaykovski’nin Yevgeni Onegin adlı operasında kahramanın bir kıskançlık sonucu düelloya davet edip hayatına son verdiği komşusu şair Lenski ikinci perdedeki aryasında “nereye gittin baharın altın günleri” diye sorar. Bahar günlerinden birinde aramızdan ayrılan Erol Uras’ın sesinin değerini ilk anlayanlardan biri müzikolog Halil Bedii Yönetken’dir. Uzun yıllar boyu rastlanamayacak nitelikte sesi olduğunu tespit eder. Dönemin tenor seslerinin en üst seviyesindedir.
Örneğine az rastlanır tenor sesin sahip Erol Uras, Şehir Operasından İstanbul Devlet Operasına 1969 -1970 yıllarındaki geçiş sırasında işsiz kalınca kendi müzikli eserini besteleyip sahneye koyacaktır. Belediyeye bağlı Şehir Operası çalışanları aynı zamanda sendika üyesidir, sendikanın genel sekreteri olan Erol Uras, opera emekçisi arkadaşlarının yanında yer almış, İstanbul Devlet Operası kurucusu Aydın Gün’ün iş teklifini kabul etmemiştir. Sayıları kırkı bulan sendikalı opera sanatçıları Şehir Tiyatrolarında müzikli oyunlarda ya da figüran olarak bir süre çalıştan sonra opera sanatçısı olarak farklı yerlerde yeniden çalışmaya başlarlar.
Üç yıl sonra “Andre Chenier” operasıyla İstanbul Devlet Operasına geçen Erol Uras 30 yıllık çalışmanın ardından oradan emekli olacaktır. Üzerine opera bestelenen Andre Chenier’i tanıma zamanım Erol Uras’la tanışmamdan hemen sonra olmuştu. 1960’lı yılların Yelken dergisi şairleri üzerine çalışma yaparken Oben Güney’in “Chenier Savunusu” adlı şiirinin anlattığı Chenier, İstanbul doğumlu Fransız şairiydi ve devrimin kurbanlarından biriydi. Besteci Giordano, Chenier rolüyle yetenekli tenorlara duygusal becerisini gösterme ve emsalsiz sesini sergileme fırsatı veriyordu.
Nessun Dorma aryasını Erol Uras’tan defalarca dinliyorum. Timur’un oğlu Prens Calaf’ı sesiyle ve görüntüsüyle en iyi onun temsil ettiğini düşünüyorum. Puccini’nin Turandot operasının en bilinen aryası Nessun Dorma şöyle başlıyor. “kimse uyumuyor, kimse uyumuyor. sen de prenses, soğuk odanda yıldızları seyrediyorsun. aşkla ve umutla titreyen…”
İçleri gülen gözlerini ve içimize işleyen sesini çok özleyeceğiz.
Nükhet Eren
Erol Uras “Nessun Dorma” aryasını söylüyor
Erol Uras ve Jaklin Çarkçıyan “Carmen” operasında