Çat sesiydi
Boğazdaki faydan gelen.
Çat sesiydi
yaşam hakkına odaklanmış
gücün
gaddar elini bükecek olan
şaltere uzanan elin
beklediği.
Birinden ötekine akan
bilincin duyduğuydu.
Keplerin uçuştuğu
bilgilerin buluştuğu yaşamın
başlangıcındaki ses.
Kelepçenin durduramadığı,
parmaklığın susturamadığı
sürüklenen cüppelerin
haykırdığı
Susmanın öldüren kahrı.
Kahrın yıkamadığı şiar
Sarmalanan
rengarenk yaşamlar.
Yıldızlar arası yolu kısaltan
kıvılcımın dokunuşsal fırlayışı
kablosundan,
kapılarını çarpıp sokağa dökülenlerin
duyduklarıydı.
Sözlerin değil
maestronun başlattığı
coşkunun
birleştirici gücüydü.
Öfkeleri ellerinde
bastıramadıkları
gözleri yarınları karartana kitlenmiş.
Adımları sert yeri titreten,
adımları yumuşak
toprağı incitmekten ürken
“Düşle!” diyen baladın öyküsü
unutulmasın diye,
çağ açıp çağ kapayan
hayalleriydi romanın.
Birbirine sevgiyle dokunmanın
birleşik çarpıntısı,
yıllanmış şarabın,
vazgeçilmez türkülerin
tutkusuydu.
Boğazdaki
yakamozun okşadığı dalga,
dalganın çarpışındaki çattı
yıkılamaz olduğu sanılana.
Hamit Ergüven.