Hamurun gözenekleri biraz fazla geldi gözüme, burnuma doğru yaklaştırdım. İki gündür burnum tıkalı, kokuyu alamayacağım. Keşke sabah beşte kalkıp yoğurmaya başlasaydım. Aslında cep telefonunu kurdum, ilk beslemeyi gece 1’de yapınca alarmın sesini duymamışım. İkinci besleme için iki buçuk saat geciktim. Parmağımla dokununca hamur gömüldü. Çok kabarmış ortası boşalmış. Buradan geriye dönüş yok. Ekşi olmasından çok korkuyorum.

Teyzem, hamuru çinko teknesinde yoğururdu. Arka bahçedeki kuzineyi yakardı. Orta ikinci sınıftayken yaz tatilinde bir ay onlarda kalmıştım.

Tekrar buzdolabına koysam mayalanma yavaşlar ama devam eder. Elim ayağım titremeden suyla karıştırıp boza kıvamına getirmeliyim. Daha çok gözenekliyi en büyük çelik tenceremin içine yerleştirdim. Derin büyük plastik kaplar beni korkutuyor. Sadece sebze yıkamada kullanıyorum. Bir bardak suyu çaydanlıktan alıp tencereye döktüm. Tahta kaşıkla belitmeye çalışıyorum. Gerçek şimşirden yapıldığını söylemişti satıcı, rengi neden karardı anlamadım. Bir şeyi karıştırırken zararlı bakteriler içinde kalmışsa diye ödüm kopuyor.

Hamuru tahta kaşık yerine elimle sulandırmak daha iyi olacak. Yine saçlarımı toplamayı unuttum. Tek elle başıma bir şey geçiremem. Bir telin tencereye düşmesi nasıl korkunç bir duruma düşürür insanı. Pişirdiğim bir şeyin içinden kıl çıkması mahveder beni, acayip korkarım. Unu katmaya başladım. Yumruklarımı hamurun üzerine bastırırken çıkan izleri takip ediyorum. Çok iz kalmıyor,  hamur katı oldu.  Kullandığım bardak büyüktü galiba. Biraz su katarsam fazla yumuşak olursa ne yaparım. Unum kalmadı, diğer undan karıştırmak olmaz.

Teyzem her yoğurduğundan bir çay bardağı kadarını ayırır, bir sonraki hamura maya yapardı.

Hamurumu bir saat yoğurmam gerektiğini biliyorum.  Hamuru katlıyorum, sağ yumruğumu dik olarak ve tüm kuvvetimle üstteki kata indiriyorum. Parmaklarımı hamura geçirip oynatıyorum. Sonra iki elimle kaldırıyorum, kaba fırlatıyorum. Böyle dövmek hoşuma gidiyor. Kulak memesinden daha sert oldu mu anlayamadım. Fırından kaskatı çıkarsa ne yaparım bilmiyorum. Bir kaşık zeytinyağını kattım ancak tuzu tartamıyorum. Tartım İki yıldır bozuk. 50 gram tuz bir tatlı kaşığından fazladır. İki tatlı kaşığı koyarsam tuzlu olmasından korkuyorum. Göz kararı tuz katıyorum. İki yuvarlağımı yaptım, tepsiye yerleştirdim.  Az ısıda bir saat kadar kabarmasını bekleyip sonra pişirmeye geçeceğim. Yumurta haşlama tenceremle fırına su sürdüm. İçini nemli tutacak. Yuvarlaklarım çok fazla büyürlerse birbirlerine yapışırlar, sıkışıp hamurun dengesini bozarlar. Sakınılması gereken bir durum olduğu aşikâr.  Pişirme aşamasında daha büyük bir tepsiye alırsam nasıl olur. Her ısı derecesine harfi harfine uymalıyım. Önce 240 derece ve turboda on dakika kalacak.

Teyzem budanan ağaçların dallarıyla yakardı kuzineyi. Odunun ateşle buluşmasının ilk harareti sönünce tepsiyi içine koyardı.

Yuvarlak hamurlar genişlemiş yumuşamış görünüyor. Başka bir tepsiye alırsam şekillerinin bozulmasından korkuyorum. En iyisi aynı tepsi içinde pişirmek. Turboda 240 ile başlayıp her 15 dakikada bir dereceyi düşüreceğim. Unutmamak için mutfak saatini ilk 15 dakikaya kuruyorum. İkinci sefer kurmayı unuttuğumdan yirmi dakika oldu. Altının daha fazla pişmesinden korkuyorum. Bazen yemeği ocakta unuttuğumda dipleri tutuyor, tencerenin yanmasıysa dehşet verici oluyor.  

Teyzem etrafa yayılan kokudan çıkarma zamanını anlar, kapağı açıp göz ucuyla içeri bakar, tepsiyi dışarı alırdı.

Son çeyreğin zili çaldığında elim korkarak fırının kapağına gitti, tepsinin üstü iyiydi,  içi hamur kaldıysa tansiyonum fırlayabilir. Göremediğim alt kısmını şimşir spatula ile tepsiden ayırdım. Çıkarıp pamuklu beze yerleştirdim. Sonra ikincisini çıkardım. Sarıp sarmalayıp üzerine havlu örttüm. Kendi sıcaklığıyla yavaş yavaş soğumazlarsa kayış gibi olacaklarından korkuyordum.   

Bir saat sonra ekmekleri dilimleyip sofraya getirdim. İlk lokmadan sonra söyleneceklerden bayağı korkuyorum.