2010 yılında, 3. Uluslararası İstanbul Şiir Festivali’nin davetli şairi Didem Madak, özgeçmişi sansürlendiği için festivale katılma kararından vazgeçti. Bir yıl sonra sonsuzluğa gönderdiğimiz Madak, broşüründe yayımlanmak üzere yazdığı son cümlesi kaldırıldığı için festivalden çekilmişti. Son cümle, şairin izni alınmadan, özgeçmişinden çıkartılmıştı. Festival düzenleyicilerinin beğenmeyip kaldırdığı o cümle şöyleydi; ‘Şu sıralar cadılık, büyü çeşitleri gibi konularla ilgileniyor ve bir Efsun Kitabı düşlüyor’. Şair, Büyümüş Çocuk Şiiri’nde kendinin cadı olduğunu söyler:
‘’bağırmak denen bir adam saltanatını kurmuş burada
Birçok şarkının ortasında yürürken İstiklal Caddesi
Tomtom Mahallesine taşıyor beni
Ben yürümüyorum Füsun cadde yürüyor
Bir cadı olduğumu buradan anlıyorum”
Bir başka şiiri Karşılıksız Hayat’ta kullanılan cadı imgesiyse aslında kadınların sindirilme sürecine değinmektedir:
‘’bir cadının içli geçmiş zamanındayım
Elektrikli süpürgemden zalim toz yumakları boşaltıyorum
Bu tozlar her şey efendimiz, sözler ise hiçbir şey”
Didem Madak daha sonra yaptığı açıklamada “Cadı avcıları her çağda olmuştur. Bugün de vardır. Ve maalesef artmaktadır” der, özgeçmişinden çıkarılan cümlenin “caiz bulunmamış olabileceğini” ifade eden Madak, şöyle devam eder;
“yakında bir cadı avı da başlayabilir, önce kendini cadı ilan edenler avlanır ve sonra bazıları cadı ilan edilerek avlanır. Belki Füruğ bizde de yasaklanır.”
Füruğ Ferruhzat “yeniden doğuş” adlı şiirinde, ben bu ayetle seni ağaca ve suya ve ateşe aşıladım, diyor. Cadı, ahlaksız ve büyücü olarak adlandırılan Füruğ, sözcüklerle büyü yapan kadınlardan biridir. Yaratan üreten kadınlar günümüzde dahi tehlikeli görünüyor, görmezden geliniyor, ötekileştiriliyor. Çığır açan Cadı, şairler külliyatının dışına atılıyor.
Ortaçağda cadı diye nitelenen kadınların çoğunun yakıldığını biliyoruz. Yakılan kadınlardan üç şey kalırmış; Çığlığı, dumanı, kokusu. İkinci bir yakılma daha var, Füruğ’un başına gelen, varlığın, bilincin yakılması. Yandıkça daha diri diri bakar yakanların gözlerine. Bu başka bakışı, başka bir büyü, başka bir cadılıktır. Eril düşünceyi çıldırtan Füruğ cadılığıdır. Füruğ’un bakışının sesini duyalım.
ellerimi bahçeye dikiyorum
yeşereceğim, biliyorum, biliyorum, biliyorum
ve kırlangıçlar mürekkepli parmaklarımın çukurunda
yumurtlayacaklar”
Yumurtaların çatlayışını duyuyor musunuz siz de?
Cadılığın tarihine ilişkin sözleri olan 19. yüzyılın şairi, “Cadılığın bir soy ağacı yoktur, nefesimiz kadar eskidir” diyen Emily Dickinson, şiirin ilk kadın yıldızlarından biridir.
Dickinson’ın yeteneği, insan duygularının yelpazesini bir araya getirmesindedir. Ölüm mizahla keşfedilir, umut zorlukla iç içedir. Dickinson’ın günümüzde feminist kahraman etiketine sahip olması, onun “şiirsel formun yenilikçisi” olma özelliğini ve “kendine özgü kafiyeleri”ni geri planda bırakmamalıdır.
Evinden ve bahçesinden dışarı adım atmayan Dickinson’ın münzevi, sıra dışı yaşantısından taşan parlak, yoğun dizeleri, yüzyıllar süren bir büyüyü bugüne dek taşır. “Cadılık tarihte kaldı, ama tarih ve ben ihtiyacımız olan cadılığın hepsini etrafımızda buluyoruz, her gün.”
“Dışarı çıktım, çarpılmış bir cadı gibi, karanlıkta görünen”. Anne Sexton, özgür bir yaşam sürmeye çalışan güçlü kadını anlatır. Toplum bağımsız kadın fikrinden ürker, şiirin cadısı, bütün kadınların doğasında varolan cadıdır. Kadınlar için anlatılamaz olanı konuşan odur.
Kadın şair ‘ikileminin’ özünü oluşturan noktadan biri, kadın olmakla şair olmak arasındaki içsel çelişkidir ki bu, şairin yazdıklarının nitelikli olmasını sağlar. Büyücülük ataerkil toplum tarafından cinsiyetlendirilmiş, yetenekli ve yaratıcı kadınlar cadı olarak gösterilmiştir. Kadın şairler, kendi şiirsel kimliklerini ve seslerini yaratırken, onların hepsine olumsuz cadı kimliği benimsetilmeye uğraşılmıştır. Cadı figürleri, şair ataerkilliği, toplumsal ya da estetik kısıtlamaların felç edici darbelerinden kendilerini kurtarmaya yardımcı olurken üstelik.
Feministlerin gözüyle cadı motifi; kadın şairleri güçlendiren, kendi seslerini bulmalarına ve kadın şair olarak marjinallikten kurtulmalarına yardımcı olandır ve vazgeçilmezdir.
Kadın şairler, toplumun, iblisin ele geçirdiği kadınını yani cadı kavramını tamamen farklı bir kavrayışla yeniden biçimlendirirler ve feminist bir cadı imajı üretirler.
Covid19’un kapanma aylarında yazdığım Şiirin Cadıları notları uzun süredir bilgisayarımın belleğinde beklemekteydi. Varoluşsal sızıların mırıltılı sesiyle birleşince unutulma darbesinden kurtuldular.
Ben bizzat her günde
mutsuz benim
Çukura mı düştün diye sordu dün gece
Yanında yatıyordum
yanımda değilsin
Karanlıkla yanyana yatıyorduk
İçimi ondan öğrenmişim
Efsunlu nefes almayı burundan
ağır ağır yanmayı
o bana aynaydı
Onda
burnuma bakıyorum
Sonra gözüme
Kötücül gözüme
Şimdi benim
Ben bizzat her günde
cadı olsam
ağırlık kalksa
Nükhet Eren