Leyla, içerden gelen uğultuların yükselmesine dayanamayıp salona geçti. Girer girmez Semiha Hanım söylenmeye başladı.
“Faydasız bulut bu oğlan, neresinden tutsam elimde kalıyor. Yine elinde bir sopa, mikrofonmuş, oradan oraya koşuyor. Neymiş rap rap bir şeyler olacakmış.”
“Anneciğim repçi, şimdi çok moda çocuklar arasında.”
“Modaymış modası geçer nasılsa, musikiden öğretin biraz. Ahh ahh biz Hamdi babanla ne dinlerdik. Ah o Tatyos Efendi ne yazmış öyle, gamzedeyim deva bulmam.”
Her gün aynı konuşmalardan boğulan Leyla, duymazlıktan geldi. Telefonundan instagramına koyduğu fotoğraf için müzik arıyordu. Bugün Mert’i paylaşma günüydü. Arka fona Esmeray’dan oğlum oğlum şarkısını yerleştirdi. Lise dediğin nedir çabucak biter, üniversite oldu mu kopup gider diye söylenirdi kocasına hep. Oğlunun sesiyle yeniden salona döndü.
“Babane Gaye söylüyor onu biliyorum.”
“Gaye kimmiş hevesimi kursağımda bırakma benim, dümbüğün çocuğu”
“Seni babama söyleyeceğim.”
“Söylersen söyle iki de pamuk şeker söyle yanına. Adamın derdi bile güzel ‘gamzede,’ biz ‘torunzede.'”
Leyla, millet erkek çocuk diye ölür bizim kayınvalide kız düşkünü çıktı, diye geçirdi içinden.
“Anneciğim neden öyle söylüyorsunuz? Gençlik işte.”
“Kör duvarlar derdimi bilir. Gençlikmiş. Biz de genç olduk yavrum. Dede efendiden bir plak koy da dinleyeyim. Ferahfeza olsun. İçim yanıyor a dostlar içim.”
Leyla kayınvalidesinin söylenmeleri bitsin diye plağı koydu. Mert kulaklıkları kulağında son ses dinlediği şarkılarına eşlik ediyordu.
“Sustur şu oğlanı gelin hanım, bizim de ruhumuzun gıdaya ihtiyacı var.”
“Aman babane ya cenazeye gelmiş gibi ne o öyle. Her gün aynı tıngırtı.”
“Elindeki bastonunu torununa doğru fırlattı.”
“Fırfırlı kafa seni, seni değil o saçı kesen berberin ellerini yakmak lazım. Pis sürünün davarları sizi.”
“Anneciğim biraz daha küfürsüz konuşsanız kız da sizden öğreniyor sonra babasına söylüyor. Vallahi kocamla aramı açacaksınız.”
“Aman bunca yıl açılmadı bu saatten sonra da açılmaz.”
Semiha Hanım bilmiyor gibi davransa da geceleri karı kocanın tartıştıklarını duyduğu an kapıya yakın durur dinlerdi. Ertesi günde eşini dostunu arar, böylesi düşman başına a dostlar oğlumu kindar etti, diye söyler ağlar dövünürdü.
“Ne demiş benim aykızım babasına?”
“Kirazlarda kurt çıkınca Yasin söylenmiş, Ayyüce de “dümbük manavın işidir baba” demiş. Ortalık indi indi kalktı.”
“Ben niye duymadım? Bu evde değil miyim acaba?”
“Geçen akşam Yasin bağırdı ya anne.”
“He o osuruk sesi gibi çıkan şey o muydu? Ben de akşam yaptığın fasulye yemeği gaz yaptı sandım. Ben uyuyamadım da gazdan.”
“Yemek değildi anneciğim piyazdı.”
“Aman neyse ne işte. Bağırsak düşmanı. Demek, dümbük, demiş ha.”
Leyla, kayınvalidesine cevap vermeden salondan çıktı. Akşam yemeği için hazırlıklara başladı. Peşi sıra gizlice mutfağa gelen Semiha, gelini Leyla’yı korkutmak için elindeki bastonu mutfağın içine doğru fırlattı. Taş zeminde yankılanan sese irkilen Leyla, hiç tepki vermeden işine devam etti.
“Ölsek, göbek atacak.”
“Efendim anneciğim.”
“Anneciğim, anneciğim dilin şişsin. Kaç yıldır öğretemedim. ciğim ciğimle kibar olunmaz gelin hanım. O sesi duyunca, aman n’oldu? deyip bakılır.”
“Başınıza bir şey gelince baston sesinin ardından gelen çığlıklarınızın notalarını ezberledik.”
Radyo’da çıkan şarkıya eşlik eden Leyla, kadını umursamadan sesi yükseltti. Cadı kazanına fırlat her şeyi bir bir yak asabi hâllere gerek yok, ah
“Bu yellozları mı dinliyorsun sen?”
Tatyos Efendi’nin torunu o kadın. Dedesi vasiyet etmiş, mağdur gelinlere bir şarkı yaz, diye
“Hadi oradan, arsız. Ben de dinliyorum.”
Leyla’nın keyfi yerine geldi. Zaman zaman kibarlığından ödün verip, kayınvalidesine ters konuşurdu. Semiha Hanım yenilgiyi kabul etmiş gibi görünmek için salona geçti. Mutfaktan Demet Akalın’ın sesi, salondaki pikaptan Tatyos Efendi, holden Reynman, arka odadan Lady Gaga’nın sesi yükseldi.
Kapıyı açan Yasin, zili duyuramadığı ev halkına sinirlenerek içeri girdi. Ana şalteri indirdi. Müzik sesleri ev sakinlerinin seslerine dönüştü. Semiha Hanım, telaşla bastonunu ararken, Leyla radyoyu kapayıp mum aramaya koyuldu. Ayyüce ağlayarak odasından abisine sesleniyor, kardeşinin korkusundan zevk alan Mert ise kapıda onu daha çok korkutmak için hazırlık yapıyordu. Mumla mutfaktan çıkan Leyla, Yasin’le karşılaşınca çığlığı bastı. Annesinin çığlıklarından korkan çocuklar kapı ağzında yere sindi. Sesi duyan Semiha Hanım bir hamlede bastonunu alıp etrafa çarpa çarpa salondan çıktı. Arkası dönük Yasin’in sırtına indirdi. Adamın bağırtısına bir daha çığlık atan Leyla’yı duyan çocukların ikisi de ağlamaya başladı.
“Leylacanım, iyi misin evladım? İndirdim dümbüğün çocuğunu.”
“Ay anneciğim Yasindi o.”
“Aman oğlanın helvasını mı yiyeceğiz şimdi? Sürtüğün kızı, senin yüzünden oğlumdan olacağım.”
“Sizin oğlunuzun densizliğinden de ben evlatlarımdan olacağım ikisinin de içerde ciğerleri soldu.”
“Yere serilen adam kalkmaya çalışarak kızgınca söyledi.”
“Ben iyiyim ya, bakmanıza gerek yok.”
“Mertl’e Ayyüce de iyidir inşallah Yasin Bey. İnsan seslenir.”
Leyla çocukları susturup onlarla kocasının yanına geçti. Semiha ve Yasin kendi kendilerine söyleniyordu. İki ayrı telden kızdıklarını sayıp döktüler. Adamın aklına şalter geldi. Yerinden kalkıp şalteri açtı.
“Senin yüzünden mi oldu tüm bunlar?”
“Hayır, sizin yüzünüzden. Zile basıyorum duyan yok. Ben iskele babası mıyım?”
“Anahtarın var, her gün baskın yapar gibi giriyorsun da bugün mü zile basasın geldi.”
“Her akşam evde aynı tantana, Unkapanı’nda kendini pazarlayan kırolar gibi hepiniz bar bar bağırıyorsunuz. Bir ders vereyim istedim.”
Yasin’e ters ters bakan Leyla konuyu uzatmadan yemek masasını hazırladı. Tüm aile sessizce kopacak fırtınayı bekleyerek yemeklerini yedi. Kimse konuşmadan yemek faslı bitti. Ardından çay, meyve servisi derken saat neredeyse gece olmuştu.
Leyla, televizyonun karşısına geçip dizisini açtı. Semiha hanım plağından şarkı dinliyor, gelini sesi açtıkça o da açıyordu. Ses yarışı bitmeden Ayyüce salona girip, içerdeki televizyonu ele geçirdiler Survivor’ı açın, diye bağırmaya başladı. Yasin ve Mert salona gelip, sen içeri geç o tv bizim maça küçük geliyor, diye söylenmeye başladılar. Leyla umursamadan dizinin sesini yükseltirken evdekilerin konuşmaları da onunla çoğalıyordu. Yasin dayanamayıp televizyonun fişini çekti. Semiha hanım pikabın sesini kıstı. Ayyüce, diğer odaya geçip izlediği programı açtı.
“Aç televizyonu Yasin.”
“Git içerde izle biz burada maç yapacağız.”
Play station için alınan televizyon içerideki. Onda oynayın. Ayyüce de bilgisayarından izlesin. Saat olmuş on bir, azıcık ben de kendime vakit ayırayım.
Yasin, Mert, Semiha Hanım olur olmaz söyleniyor. İtirazlar, şımarık laflarla Leyla’yı bastırmaya çalışıyorlardı.
Leyla, tamam, diyerek kalktı. Ayyüce’yi zorla bela odasına gönderdi. Ardından diğer odadaki televizyonu balkondan aşağı fırlattı. Sesle birlikte ev halkı ne olduğunu merak edip odaya geldi. Onlar olayın şokunu yaşarken bağırmalarına fırsat bile vermeden salondaki televizyonu da sehpasından yere fırlattı. Ardından pikabı kırdı.
Mutfağa geçip sigarasını yaktı. Cezvesine bir kaşık kahve ve su koyup başında beklemeye başladı. 90ların ruhu radyodan yükseldi. Harun Kolçak’ın sesi dolarken mutfağa, ona eşlik etti.
Hadi versinler hadi cezamı razıyım
Hür doğdum hür öleceğim
Ya efendisi olacağım kendi hayatımın
Ya bu yerden gideceğim