Leyla, Mert klasörünü açtı. Oğlunun zorla poz verdiği kareyi yükledi. Bazen gizlice videoya çeker, bazen dalgın anında yakalar fotoğraf karesine dondururdu. İnstagramda fon seslerini aradı. Sen doğduğun gün güneş tutuldu, diye başlayan Türk sineması repliğini yerleştirdi. Her beğenide kahkahalarla yeniden izliyordu.

Pandemi herkes gibi Leyla ve ailesinin dengelerini değiştirdi. Bir sene boyunca sürekli evin içinde birlikte olmak yorucuydu ama Leyla için eğlenceli bir uğraş olmuştu. Şimdi Yasin işte, çocuklar okul kurs derken saatlerce dışarda oluyordu. Kayınvalidesi Semiha Hanım ikinci defa pozitif olunca toparlayamadı. Ağrılarına dayanamayan kadın ilaçlarla kendini bastırıp sürekli uyuyordu. Zaman zaman kendine gelip Leyla ile uğraşıyor, çok uzun sürmeden yeniden uykuya dalıyordu. Ansızın Leyla’yı korkutuyor, onun sevmediği müzikleri dinliyor, evin içinde hareket edebildiği kadar dans ediyor, eskilere dalıp Leyla’ya dair komik anıları anlatıp onu kızdırmaya çalışıyordu. Kurmalı müzik kutularına dönmüştü. Bir an neşe saçıp bitiyordu.

Sosyal medya hesapları Leyla’nın arkadaşları oldu. En çok İnstagram’da vakit geçirmeyi seviyordu. Sürekli Mert ve Ayyüce’nin fotoğraflarını paylaşıp altlarına çekilen günün, zamanın hikâyelerini yazıyordu.

Pandemi şartları biraz daha esneyince komşular eskisi gibi toplanmaya gün yapmaya başladılar. Günlerin de eski tadı kalmamıştı. Herkes elinde telefon, paylaşımlarını gösterince sunumlar birbiri ile yarıştı. Önceleri Leyla bunlara uzak durdu, tuhaftı olanlar, insanların hayatlarını böyle sere serpe sunmasına aklı ermiyordu. Evdeki fincanların sürekli değişmesi, yanında verilen lokumların çikolataya, tuhaf tatlılara dönüşmesini şaşkınlıkla izledi. Hatta bazen bir küçük kahve fincanının yanındaki tatlı çeşitliliğini gördükçe midesi bulanıyordu. Kocasına, eskiden kahve yanına lokum ikram edilirdi şimdi tatlı yanına kahve ikram ediliyor, küçük burjuvalar diyerek dalga geçiyordu. Birininki Alman çikolatasıyken bir sonraki İsviçre çikolatası oluyordu. Kimi el yapımı aldım diyerek çıtayı yükseltmeye çalışıyor kimi market adı vermeden ima ederek üstünlük taslıyordu. Kahveler önceleri hazır paket, sonra taze çekilmiş en son özel kavrulmuştan evde hazırlanana kadar yükseldi. Sunumlara özenerek, yaptıklarını onlarınkinin yanında yetersiz görerek zamanla komşularına benzemeye başladı. Bu aşamaya nasıl geldiğini kendi bile anlamadı ama ev haklı bu durumun rahatsız ediciliğini aralarında konuşup Leyla’ya nasıl söyleyeceklerini düşündüler. Ayyüce annesine yakın duruyor, babasına ve abisine kendi paylaşımlarını gösteriyordu.

Canım ben de öyle komik şeyler paylaşıyorum. Bu kadar abartmayın.

Kızım sizin paylaşımlar ergen paylaşımları, yan dur, saçını dağıt, şarkı dinle paylaş, annem öyle mi?

Ne var canım bunda, o da hayatına dair olanları paylaşıyor. Seni, beni, babamı.

Babaannemi görmedin mi geçen gün, salak salak dans ederken çekmiş koymuş. İnsanlar nasıl dalga geçiyordu kadınla.

Aman canım babaannem de görüp anneme mi küsecek, kadına hep o mu eziyet edip gülecek, biraz da annem gülsün.

Ayyüce anlamıyorsun gerçekten.

Ay neyi anlamıyorum abi bak beni de paylaşmış, şu halime saçlarıma falan bak n’apim kadını mı döveyim?

Mert dayanamayıp Ayyüce’ye patladı.

Senin beş yaşındaki mayolu pozunda sorun yok kızım, benim kırmızı pezevenk mayomla şişkin götümü gören arkadaşlarımın nasıl dalga geçtiğini sen bilmiyorsun. Hâlâ kaldırmadı deli edecek beni.

Evde bu tartışmalar sürerken Leyla, komşularının İnstagram’daki hikâye paylaşımlarını izledi. Günübirlik geziler, lüks yerlerde yemekler hiç kimse anlık olağan halini paylaşmamıştı. Elindeki en büyük koz çocuklarıydı. Mert’in liseye başladığı günlerden bir fotoğrafını koydu. Online derslerde gizlice çekmiş, sandalyede yayılmış, eli burnuna yakın, üstünde atlet altında boxerla oturduğu pozuna Kurtlar vadisi Memati’nin sesini ekledi. “Şeytanla pazarlığını iyi yapmışsın ama beni tanımamışsın…” diyordu o yırtılmış sesiyle. Açıklamasına “Oğluşuma dokunan yanar” yazmıştı.

Etiket bildirimi gelince telefonu açan Mert sinirle bağırmaya başladı. Ayyüce abisini sakinleştirirken Yasin ne diyeceğini bilemedi.  Karısının durumunu anlıyor, yaptıklarına zaman zaman kızıyor ama belli etmemeye çalışıyordu. Pandemi dönemindeki nefes dahi almadan iş yaptığı anları, hepsine ayrı ayrı hizmet edişini, annesinin araya kattığı fitneleri düşündükçe kaçıp gitmediğine seviniyordu. Hele bir de üstüne aylarca hasta yatağındaki annesine bakması ayrı bir lütuftu.  Bir sürü arkadaşı boşanma eşiğine gelmiş, hatta boşananlar olmuştu. Bu ailelerin çocukları psikolojik tedavi görüyordu. Kendi ve ailesi bu zor zamanları en az hasarla atlatmışlardı. Karısının bunca zorluk sonrasında sosyal medya sevdasına düşmesini anlıyordu. Çocuklara anlatmaya çalışıyor ama o yaştaki çocukların anlamayan halini, arkadaşları tarafından acımasız şakalara maruz kalacaklarını biliyordu.

Mert ben annenle konuşacağım, bir şey deme sakın.

Yeter artık bıktım baba, oğluşum ne ya artık on beş yaşına geldim.

Zaman zaman çocukların isyanlara maruz kalan Leyla bu durumu çok umursamıyordu. Her sabah kalktığında kahvaltıdaki çeşitten yakınan, henüz çayını yudumlarken akşama ne yiyeceğini soran, kıyafetlerini durdukları yerde görmeyip her dakika annesine soran, tüm gün gezip tozup evin içinde ergen isyanlarını yaşayan çocuklarının halleri de Leyla’yı boğuyordu. Kaçış noktasından memnundu ve “Aman ben doğurdum onları bana mı kızacaklar,” diyordu. Gelen isyan dalgasının farkında değildi.

Bazı günler kendi varlığının dışında gibi hissediyordu. Kendine yabancılaştığını düşünüyor, Leyla sen ne yapıyorsun diye soruyordu kendine. Sonra yapamadıklarını düşününce yaptıkları daha da mantıklı geliyordu. Kısır döngü içinde savrulmaya başladı.

O günlerde kadınların arasında kıyafet yarışları başladı. Renk uyumları, saç tasarımları derken evde masraf kalemleri çoğalmaya başladı. Çocuklarını bastırmak için uğraşan Yasin dayanamayıp kendi saldırdı Leyla’nın üzerine.

Bu kaçıncı ekstre Leyla, bunlar ne böyle alt tarafı ev içi toplantılar defile mi yapıyorsunuz? Bizim bu masraflar için paramız yok.

Konuyu uzatmadı Leyla, önce kızdı ama sonra kocasının haklılığı ağır bastı. Sonra yeniden düşündü oğlunun ve kocasının internet oyunlarına harcadıkları aklına geldi. Leyla’nın oyunu da buydu. Hem de gerçekti her şey. Kızının oynadığı sanal mağaza, giydirme oyunları gibi değildi. Canlı canlı taşıyordu üstünde tozpembe elbisesini, ombreli saçlarını, özel yapım çantalarını, şık ev ayakkabılarını. Bir süre daha devam etti. Büyük bir kavganın sonunda elindekilerin varlığı Leyla’yı rahatsız etti. Toplayıcılara dönmüştü. Yeniden kendi içinde düşüncelere daldı. Kendiyle konuşmaları artmıştı. Evdekiler onunla konuşmak yerine tartışmayı tercih ediyordu. Sosyal medya annesi Leyla ile Ev annesi Leyla uzun uzun tartıştı. Sık sık komşularının görüntüleri katıldı bu konuşmaya caydırıcı çok fazla etken vardı.  Kararını verdi. Varsın elbise yarışına girmeyeyim, dedi.  Elindeki büyük cevher yeniden canlandı. Ayyüce ve Mert! Hem onların paylaşımlarını yaparken daha çok eğleniyordu. Önceleri tik toka dadandı orada pek tanıyan yoktu. Çocukların arkadaşları da o mecralarda pek dolaşmıyordu evde her şey sessizce ilerliyordu. Leyla kendi halinde eğleniyordu.

Ayyüce annesinin tik tok sayfasını gördü, pek önemsemedi. Zaten zor beceriyordu. Kimden öğrendiğini merak etti, fazla kurcalamadı. Ufak tefek paylaşımlar yapar geçer diye düşündü. Gizlice annesinin hesabını takip etmeye başladı. Her zamanki anlamsız paylaşımları devam ediyordu. Yasin’e hazırladığı kahveyi sunarken gizlice çekmiş altına şarkı eklemişti. Kadınlar, adamlar durmadan yorum yapıyor eğleniyorlardı. Herkesin paylaştığı fotoğraflar videoların basitliğindeki paylaşımlar binlerce like alıyordu. Önce anlamadı Ayyüce, sonra annesinin başka bir hesabı daha olduğunu fark etti. İlk onu açmış ama şifresini unutunca öyle kalmıştı.

Bu kadar yoğun ilgi Ayyüce’yi rahatsız etti. Durumu babasıyla paylaştı.

Ne olduğunu çözemedim baba ama annemin eski bir hesabından bulup gelenler virüs gibi yayılmışlar.

Eski hesabının ismi ne biliyor musun?

Eski hesabını bulamıyorum kendi kaybetmiş ya da kapanmış belki de şikâyet aldı.

Şuraya bak bir sürü hıyar yazmış, kafayı yedi iyice bu kadın.

Mert’i haberdar etmeden Leyla ile konuşmaya karar verdiler. Mert artık paylaşımlara dayanamıyor, sürekli bağırıp evi dağıtıyordu. Ayyüce, bir gün annemi dövecek diye korkuyorum baba, demişti. O günden sonra daha dikkatli olmaya çalıştılar. Ama artık iş çığırından çıktı.

Mutfakta yemek hazırlayan Leyla radyosunda şarkılarına dalmış, eğleniyordu. Hışımla yumruklanan kapıyı ilk anda algılayamadı. Kocası ve Ayyüce kendinden önce kapıya koştu. Yüzü gözü kan içinde, bir gözü kaymış, üstü başı yırtılmış, hırsından ağlayıp ses tellerini yırtacak kadar güçlü bağıran Mert, anne anne nidalarıyla evin içine daldı.

Sürekli yüksek tondan anne diyor, evde dört dönüyordu. Leyla’nın telefonunu bulduğu anda duvara fırlattı. Sonra alet çantasından aldığı çekiçle un ufak edene kadar parçaladı.

Leyla kaskatı kesildi. Ayyüce annesini sarstı. Heykel gibi dikiliyordu salonun ortasında. Mert, telefonun ardından bir an annesine doğru hamle yaptı. Son anda elini tutan Yasin, dehşetle bağırmaya bir yandan ağlamaya başladı. Ayyüce, Mert, Yasin anlamsızca ağlıyor, Leyla put kesilmiş kıpırdamadan atomlarına ayrılmış telefonuna bakıyordu. Mert yeniden hamle yaptı, odasından zor bela çıkan Semiha Hanım’ın bastonuna takılıp yere düştü. Tüm aile kaos içinde döndü durdu.

Kendini toparlayan Yasin;

Oğlum, sakin ol ve anlat ne oldu?

Mert kekeleyerek konuşmaya çalışıp, kelimeleri toparladı.

Annem beni rezil etti.

Nasıl?

Titreyen elleri, avucundaki telefonu tutmaya çalıştı. Şuna bak sünnet fotoğrafım, çüküm götüm ortada, o zaman küçücüktü şimdi kocaman, yazmış. Hadi burada kimse tanımıyor. Ortalıkta dönen bir video haline gelmiş dün gördüm. Annem nerede ne zaman paylaştıysa milletin eline düşmüş.

Oğlum ben senin için dedim kocaman diye

Dedin dedin de millet beni değil önümdekinin büyüklüğünü merak ediyor.

Leyla kendini toparlamaya çalıştı. Koltuğa oturdu.

Dur daha bitmedi baba, şuna bak.

Hepsi aynı anda baktılar.

Ne var oğlum, bir iki kadın fotoğrafına bakıyorsun, gizlice çektim. Erkek adam bakar tabii.

Anne, sen mal mısın? Elime bak nerede? Bir de video çekmişsin. Fotoğraf olsa kimse anlamaz. Hiç mi fark etmedin ne yaptığımı?

Leyla hala olan bitenin farkında değildi. Ayyüce durumu kavradı, Anne baba oğul aranızda halledin, dedi. Babaannesini alıp diğer odaya geçtiler. Yasin oğlunun durumuna üzülüyor, karısının saflığına hayret edip hala anlamamasını çözemiyordu.

Leyla ne oldu sana, aklın uçmuş gitmiş sanki.

Baba bu daha ne ki. Neler neler var. Soyunurken, banyoda duş alıp şarkı söylerken, Allahtan buzlu cam yoksa porno sitelerine çoktan düşerdim. Mühendis yerine jigolo olacağım annemin sayesinde

Ama bana çok layk alırsan para kazanırsın dediler. Ondan şey ettim.

Sus anne sus, yeter! Bıktım! Artık masum, saf kadın paylaşımlarından çıktı bunlar. Suç bunlar suç seni şikâyet etsem hapsi boylarsın.

Leyla bir anda ağlama krizine girdi. Durduramayınca ambulans çağırdılar. Birkaç gün hastanede yattıktan sonra ilaç tedavisi ile terapi görmesi gerektiğine karar verildi. İlk terapi gününü kolayca atlattılar.

Dönüşte doktorun tabelasının fotoğrafını çekip paylaştı. Fon müziği olarak “Oynatmaya az kaldı” şarkısını seçti. Altına yazdı.

Çok laykın sonu antidepresan!