sizi bilmem ama ben masaya oturunca

geçmiş ve gelecek de oturuyor yanıma

işi tarihe havale edip bir şiirlik yer açmasam

olmadı görmezden gelsem, muhit beni de köreltir

geçmiş diye bir yer var, biliyorum çünkü oradan geldim

gelecek diye bir yer var, biliyorum çünkü oraya gittim

yok yok, ben geleceğe yazılmadım sadece bakıp döndüm

meskenim yaralarımdır diye dağlara bakıp döndüm

biz zamanı ve mekanı yardırgamayanlardanız

nereye düşsek, elmayı en yoksul yanağından ısırırız

meğer ne çok geçmişimiz ne çok geleceğimiz varmış

ayaklarımı düşlerime göre uzatacağım bir geçmiş

yüzüne bakmaya doyamayacağım bir gelecek bulmalıyım kendime

bir ihtimal, yenilgilerle dolu ihtilal söyletiyor beni

ama siz âh ve aşk söyletiyor da diyebilirsiniz 

biz, suyun yanında su getirmenin mecazıyız

nereye aksak, her şeyi bilen ama az konuşan geçmiş

bugün duvar yazıları, eski dipnotlar bize misafir geliyor

kaşla göz, söz ile anlam arasında onlara diyorum ki

aynı nehirde iki kere yanlış yıkanıp enden boydan çektik

düşmenin hakkını vermeden olmuyor, diyorum lâf arasında

ama kendimizden düşünce kim olduğumuz kendimize bile sır

ben yerimi yadırgamam ki

sende ne kadar kaldıysam şiir

bende ne kadar kaldıysan aşk

sokaklarda ne kadar kaldıysak devrim

havadan sudan konuşacaktık oysa

evden kaçar kaçmaz neler söyledim

sanki içime söyledim dışım duysun diye

sanki kendime söyledim sen duy diye

bu yaşa geldim; havadan sudan konuşmanın

nesi kötü anlamış değilim;

önce havaya düşer şiir, aşk su’ya

madem sokağa düşüp arkadaş olduk taşlarla

düşeriz toprağa gerekirse

biz yerimizi yadırgamayanlardanız

nereye düşsek; aşk şiir devrim…

sezai sarıoğlu

7 Temmuz 2022

NARistanbul