(SAMHAT)
Eksiliyordu
Samhat verdikçe üzerindekilerini
Dönüşüyordu edilgen güçsüze güçlendikçe yarı hayvan Enkidu
Giyiyordu
sarmalını kabullenmişliğin bağlıyordu elini kolunu yüreğine inat
ruhunu teslim ettiği tanrıçası İnanna için.
Veriyordu
bilgeliğinden doruğunda her sevişmenin
insana dönüştürdüğü yaratığa bir avuç kil
alamıyordu göze dinlemeyi yüreğini ördüğünü bilmeden
kutsallığa aldanmış duvarlarını
binlerce yıl
sonrasının kana bulanacak tuğlalarıyla
Dönüşmüyordu artık göz yaşları tufana tükenmişliğinden
vicdanların
Utanapişti’nin kurtaracağı hayatlar için.
Anlamamıştı bereketini toprağın, gücünü suyun,
verimliliğini döl yatağının, kutsallığın hapsinde birlikteliğin
fütursuz krallığını.
Aldırmamıştı kulak verenlerin içindeki sevgililere,
bal alanlarına her çiçekten,
Zalimce karartılacak yüreklerine
ötekinin,
çokluklarına yalnızlığa dönüştürüleceklerin
Çevireceğine katlanmaza hayatlarını
karanlığın.
Destanlaşırken dökülen sözcükler
kil tabletlerinden Mezopotamya’nın
derinliklerinde tarihinin,
anlatıyor yolunmuşluğunu kızıla bulanmış saçların,
hayatları yaralanmış yüreklerin
tabletlerin ışıklısı şimdi
direnişine inat mahcup harflerin.
Hamit Ergüven