İzmir Eşrefpaşa’da, Kadriye Sokak 17 numarada masanın üzerinde duran bir kalp var, bir erkeğin kalbi. Herkes giremiyor içine, otomatik cam kapılı bir güvenlik sistemi var, ama biz girebiliyoruz. Adını bilmediğimiz kahramanımızla birlikte girebiliyoruz bu kalbin içine. İlk kez okuyorum Nazlı Eray’ı ve onun kurgu dünyası, Mexico City’den Kadıköy Selahattin Pınar Sokağa, sonra İzmir Varyant’a ve nihayet güvenlik sistemli bir kalbin içine savururken beni, benim kurgu dünyamda da heyecanlı bir anons duyuluyor; “Kemerlerinizi Bağlayınız!”

On altı yaşındayken yazdığı ve bir yaz gecesi güvercin olup uçan Şişhane’deki Saadet Apartmanı’nın kapıcısını anlattığı ilk öyküsü ‘Mösyö Hristo’dan bu yana ‘fantastik’, ‘fantastik gerçekçi’ ve nihayet ‘büyülü gerçeklik’ olarak tanımlanan üslubunu, 2020 yılında ‘Kalbin Güney Batısı’ romanının basılması vesilesiyle Müge İplikçi ile yaptığı söyleşide(1) şöyle anlatıyor Nazlı Eray (1945-    ).

“…%90’ı gerçek olan bir kitap yazıyorum, ondan sonra onun üstüne böyle güzel ebruli bir tül atıyorum, işte oluyor o büyülü gerçekçilik. Başka bir açı, başka bir bakış, zamansızlık, mekânsızlık…” (2)

Biz fani okurları metne işte o ebruli tül bağlıyor sanırım. O tülün altında bir kalbin içine girip güney batıya doğru ilerleyebiliyoruz ve alçakgönüllü psikiyatrist Hafız Bey’in “internette, telefonda yakalanan, gizli atılan mesajların tespit ve yorum kuyruğu”nda buluyoruz kendimizi. Gizli mesajlar dünyasında hangimiz yakala(n)madık ki? Tabi ki Hafız Bey’e danışmak istiyoruz hepimiz.

‘Mösyö Hristo’ öyküsünü de içeren 1975 tarihli ilk öykü kitabı ‘Ah Bayım Ah’tan günümüze, çoğunluğu hikâye ve roman türünde olmak üzere yetmişe yakın kitap yazmış Nazlı Eray. İlk kitabı yayımlandıktan sonra Uluslararası Yazarlar Birliği’nin konuğu olarak, yaratıcı yazarlık dersleri vermek üzere, ABD Iowa Üniversitesi’ne çağrılmış. Amerika dönüşünü uzun yoldan yapmayı tercih eden Eray, bu seyahatlerini 1981’de yayımlanan ‘Pasifik Günleri’ isimli bir gezi-roman haline getirmiş. Nazlı Eray, okuyucuyu heyecanlı, çoğu zaman eğlenceli bir oyuna davet eden fantastik kurgular üretmek konusunda oldukça üretken bir yazar. Arka arkaya yayımlanan kitaplarıyla 1988 Haldun Taner Öykü Ödülü, 2002 Yunus Nadi Roman Ödülü gibi pek çok ödüle de layık görülmüş.

‘Örümceğin Romanı’ kitabı ile ilgili 1999 yılında verdiği bir söyleşide Eray, üslubu ile ilgili yepyeni bir tanımlama yapmış; “rüyayaşam”. (3)

“’Rüyayaşam’ı yeni bir ad ve yeni bir terminoloji olarak ortaya atıyorum. Örümceğin Kitabı’yla da bunun ilk ipuçlarını veriyorum.”

Ben en çok bu tanımı sevdim Eray’ın üslubu ile ilgili olarak. Juarez, Müyesser, Hafız Bey, telve adam Sıtkı, İzmir, Hiç Kimse, Karacaahmet’ten bir servi, mezar taşındaki Mahmut Bey (eski bir ölü), sanal dünyadan gece kızı Sibel ‘rüyayaşam’ dan başka nasıl bir dünyada bir araya gelip, bir de okuyucuyu aralarına katabilirler ki?

Yazarın rüyayaşam kurgusunda bir solukta bitiveriyor roman. Son sayfalar ise bir kutlama gibi; kırılgan hayatlarımızın kutlaması. Nazlı Eray’ın söyleşilerinde “ben” diye bahsettiği kahramanımız yeni yıl gecesi için bir masa hazırlatıyor. Hep birlikte yiyip içeceğimiz, gülüp eğleneceğimiz bir sofra. Ve sevdiğine sesleniyor, ona seslenirken hepimizle konuşuyor bu hem ölü hem canlı, aşık, acılı, özlem dolu, mutlu kadın. Yaşamı onun kafasında bir rüya, bir hayaldir, bazen de karabasan. Biz hepimiz onun kafasındayız, o da Eşrafpaşa, Kadriye Sokak on yedi numaradaki tahta masanın üzerinde duran kalbin içinde; sevdiği adamın kalbi.

“Güve kanadı gibiyiz. Bir rüzgar üflese bizi el ele uçar gideriz.”

Ayşegül Ayman

  • Müge İplikçi, Müge İplikçi ile Zeytin Dalı: Nazlı Eray ile “Kalbin Güneybatısı, medyascope.tv, https://www.youtube.com/watch?v=6T4VUzWYkyQ, 14.07.2020, web:07.10.2022
  • Nazlı Eray’ın Müge İplikçi ile söyleşisini izlemenizi öneririm. Öyle ifadelerle anlatıyor ki kendisini konuşması bile zaman zaman büyülü gerçeklik üslubunda diyebilirim. Bir kitabı yazmaya başlamasını “kocaman bir nar çatlıyor, çatır çatır yere dökülüyor.” şeklinde ifade eden bir yazar Nazlı Eray.
  • Drita Çetaku, Nazlı Eray’ın Yapıtlarında (Oto)Biyografik Öğeler, Bilkent Üniversitesi Ekonomi ve Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türk Edebiyatı Bölümü Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2005