“Hafızamda gerçekler, donmuş kareler, ağır çekim, yakın çekimlerle bir film gibi ortaya çıkıyor” 

İlk kez 1901 yılında verilmeye başlanan Nobel edebiyat ödüllerinin hafızasına bakıldığında, bugüne kadar ödülü kazanan 16 kadın yazar olduğu gözlemleniyor. Ortak özelliklerine göz atıldığında ise cesaretlerinin ön plana çıkan önemli bir değer olduğu söylenebilir. Annie Ernaux’a, bu yıl Nobel Edebiyat Ödülü verilme gerekçesi de bunu teyit eder halde. Akademinin açıklaması şöyle: “Ernaux, 2022 Nobel Edebiyat Ödülü’ne ‘kişisel hafızanın köklerini, yabancılaşmalarını ve kolektif kısıtlamalarını ortaya çıkarmadaki cesareti ve klinik keskinliği’ nedeniyle layık görüldü.”

Nobel Edebiyat Ödülü kazanan ilk Fransız kadın olması, Çağdaş Fransız kurgu edebiyatı üzerine uzmanlaşan Londra Üniversitesi’nden Dr. Ruth Cruickshank, tarafından da şöyle yorumlandı: “Bir kadının Nobel edebiyat ödülü alması her zaman iyi haberdir.”

Pek çok toplumsal olayın, insan hayatında en az kendi başından geçen ve etkisini sürdüren olaylar kadar iz bıraktığı düşünülürse; Annie Ernaux’un eserlerinde bu durumun tam da karakterize edilmiş halini bulmak mümkün. Kişisel belleğini her gün tuttuğu günlük, notlar, fotoğraf ve videolarla kayıt altına aldığını pek çok söyleşisinde dile getiriyor. 

“Yaşım ilerledikçe, her insanın içinde bir sert çekirdek olsa da, bir dönemden diğerine tamamen değiştiğimiz hissi gittikçe güçleniyor. Kimliğin var olmadığının farkına vardım. İnsan kim olduğunu bilmiyor, ama tarih ve dönemler aracılığıyla bir sonuca varıyor. Ben, birbirini izleyen dönemlerimin eseriyim.

Fransız yazar, 1940 yılında, Lilebonne şehrinde, işçi sınıfından bir ailede doğdu. Çocukluğu Normandiya’nın küçük kasabası Yvetot’te geçti. Aile geçimini daha sonra kafeye de dönüşecek bir bakkal dükkanı ile sağlıyordu. Edebiyat eğitimi alan yazar, uzun yıllar edebiyat öğretmenliği yaptı. 

İşçi sınıfından esnaf sınıfına geçen bir babanın kızı olarak büyüyen, sonrasında gördüğü yükseköğrenim ile daha farklı bir sosyal statü içinde kendine yer bulan Ernaux, kadın olarak yaşadığı değişimleri, zorlukları ve çatışmaları eserlerinde işlerken; o dönemde toplumsal, siyasi ve kültürel değişim yaşayan Fransa’yı da bolca ele alıyor. Yerinde tespitleriyle edebiyat dünyasını ve okurlarını kendine hayran bırakıyor. 

“Normandiya’da yıkım dönemini, ardından 1956’ya kadar da yeniden inşa dönemini yaşadık. Savaş-sonrası da şiddet yüklüydü. Çok keskin bir toplumsal hiyerarşi vardı. Şehrin merkezi yeniden inşa edildikten sonra, burjuvazi yerleşti buraya. Modernizm onlar içindi. Bizler, eski Yvetot’da yaşamaya devam ettik. Hayatım boyunca hep iki dünya arasında yaşadım.

Edebiyat kariyerine 1974 yılında ilk romanı Boş Dolaplar-(Les Armoires Vides) ile başladı.Yazarın çıkış kitabı olarak bilinen “La Place”, Türkiye’de “Babamın Yeri” olarak biliniyor, Yvetor’te edindiği deneyimler ve babasıyla ilişkisinin otobiyografik anlatımıyla buluşması sonucu ortaya çıktı. 

Kariyeri boyunca aldığı ödüller Nobel’e giden yolunu aydınlattı. Académie française’nin 2008 Françoise-Mauriac Ödülü, 2008 Marguerite Duras Ödülü, 2008 Fransız Dili Ödülü ve 2016 Premio Strega Europeo Ödülünü aldı. Alison L. Strayer tarafından çevrilen The Years , 31. Yıllık Fransız-Amerikan Vakfı Çeviri Ödülü için Finalist oldu. 2018’de Premio Hemingway’i kazandı.

Can Yayınları tarafından Türkçe’de yayımlanmış dört kitabı şöyledir: “Babamın Yeri”, “Boş Dolaplar”, “Seneler”, “Yalın Tutku” ve “Kürtaj”  

“Seneler” kitabının son cümlesini Annie Ernaux’un için yorumlarsak; “Artık asla olmayacağımız zamandan bir şey kurtarmak.” için yazıyor diyebiliriz. 

Kadın yazarların Nobel ödülü alması çok sevindirici. Neyya Edebiyat olarak yazarı kutluyoruz.

Özlem Budak

Kaynaklar:

https://birartibir.org/icimizden-gecen-tarih/

https://www.bbc.com/turkce/articles/cn30l7dyrk4o

https://inews-co-uk.translate.goog/culture/annie-ernaux-interview-a-girls-story-