Yol yorgunu bir adam yarı çamur tepelere gözünü kısarak baktı. Kaçırdığı bir ayrıntı bir koku bir renk, yanından hızla geçen bir gölge, bu bir tavşan gölgesi de olabilirdi, bir kaya kurdu ya da bir sürüngen. Mavi bir duman gözlerimin görüşümü kapatıyor da farkında değil miyim diye düşüncelerinden irkildi.

Kelger dağlarında şafak uyandı uyanacak. Geyiklerin çatal boynuzları ağaç dallarıyla özdeş, bir çıt sesi boşlukta yankılanıyor.

Geyikler dedi, evet hayat arkadaşım geyiklerin dostuydu. Geyiklerle uzun zaman bir arada yaşamıştı. Taa ki…

Başını önüne eğdi, eliyle toprağı avuçladı. Tanrıların kibirle yazıya attığı çamur, can yoldaşı olmuştu. Enki’nin yarattığı Enkidu. Tanrılar  Sümer şehrinde ne olup bitiyor gelmiş görmüşler mi? İntikam yerine kıskançlık duyarlardı görselerdi. İki bilinmeyenli denklemleri okulda çocukların nasıl çözdüklerini bilseler, kilden şehirlerini görseler ağıl ağıl, açık kalırdı ağızları muhtemelen. Yarını okurlardı yazılanlardan,  okumaları varsa tabii.  Evet kıskanırlardı. Ama klasik Tanrıcılık oynadılar. Gılgamış’ın gücünden korktular, Enkidu’yu yarattılar.

Gılgamış halkın kralıydı. Şikayetleri duyardı bilirdi ama kendi gücünü de bilirdi. Sümer’e layık güçlü korkusuz bir kral olmaktı hayali.

Tek bir eksiği vardı. Kendiyle yenişecek, ona mücadele zevkini yaşatacak birine. Tanrılar intikam peşinde koşarken Gılgamış’a bu fırsatı vererek hayatına en büyük iyiliği yapmışlardı.

Avcı çoban bildirmişti.

İn midir cin midir insan mıdır hayvan mıdır?

Kıldan görünmez, dili bilmez, geyikler gibi yaprak yer, dereden suyunu içer.

Ama belli ki çok kuvvetli, Tanrıların bir işareti olmalı…

Gılgamış anlamıştı ama bir hayvanla dövüşemezdi. İnsan olması gerekiyordu. Tanrılar da farkındaydı.

Derhal bir yosma gönderin tapınaktan gelsin,

Arzulu elleriyle okşasın,

Gayrı bir hayvan olamaz,

Çünkü bir kadının koynunda arınmıştır.

Sevmeyi öğrenmek için önce kendini sevmeli dedi. İşte Enkidu bana kendimi sevmeyi öğreten benim ayrılmaz parçamdı.

Düşündüğü gibi olmuş, Enkidu insana dönüşmüş, doğadan kopmuş, bir daha geyiklerin arasına girememişti.

Bahtsız Enkidu bir ismin bile yok senin,

Yitirdin doğallığını,

Arzu ve şehvetin girdabında,

Düşsün yolun artık Sümer şehrine,

Göster bükülmez bileğini Gılgamış’a,

Tanrılar bu zafer bizim sansın,

Katiplerin  ellerinde kilden tabletler,

Bunları  tarihe tanıklık yazmalı.

Bilemezdi ne katipler ne tanrılar ne Sümer halkı. Yenişir mi hiç bir kral kendiyle, artık hazırdı  yeniden doğmaya.

Gılgamış şafağın kokusunu içine çekti. Enkidu’yla sır bilgisine ulaşacaktı, bir zamanlar insanoğlunun sahip olduğu gibi. Enkidu onun yol göstericisi oldukça, her yasağı devirmeye hazırdı.

Dediğini yapmadı mı,

Humbaba’yı yenmedi mi,

Sedirler ona boyun eğmedi mi,

Kafa tutmadı mı tanrılara,

Vurmadı mı yüzlerine acizliklerini,

Ne sanıyor kendini İştar,

Kocası Dumuz’yi yeraltına göndermedi mi,

Sümer kralı özgürdür,

Hangi tanrının onu karanlığa bırakmaya gücü yeter.

Ama bedeli bu olmamalıydı. Hatasını anlamıştı, belki düzeltecekti, ah o yılan biraz insaflı olsaydı, ölümsüzlük otunun birazını  bıraksaydı.

Bir zamanlar vardı şimdi neden yok,

Hep tam bulacakken bir sebepten kaybettik,

Avucundan kayan toprak işte diyor sır burada,

Kendini keşfet ama kendinden uzaklaşma.

 Ölümsüz değildi ama asırlara direnmişti Gılgamış, yorgun ve yalnız. Humbaba’yı öldürmemeliydi. Sanki onu bedeniyle denemişti Humbababa…

En ince elbisemle karşındayım,

Sana direnmeyeceğim,

İnanmayı tercih ederim,

Bilirim bendedir köklerin.

Yanıldım dedi içinden , bilseydim, görebilseydim. Enlil gelecekti hissediyordu.

Biliyorum sen de yalnız ve usandın Enlil,

Eski şaşalı günlerin kil tabletlerde kaldı adın,

Kimse bilmiyor necisin,

Ne mavi ulu rengin ne göklerin efendiliği,

Gel anlat bana Enkidu’yu,

Tanrıların en büyük eseri,

Almasaydın canını,

Yaşayacaktık bir olarak,

Şimdi yalnız insanlar,

Arar dururlar öteki yarılarını,

Sedir ağaçları babasını kaybetti,

Ben sevmeyi yitirdim,

Kim tanıyor artık dağ keçisini,

Yılanlar birer kol dövmesi.

Başının üstünden bir turna kuşu uçtu. Ona vaktin azaldığını hatırlatıyordu.

Enlil dedi yüzyıllardır saklanıyorsun benden. Seni bulana kadar ve Enkidu’yu senden alana kadar vazgeçmeyeceğim.

Alev Ramiz