Ayla Kutlu, edebiyat yaşamına en azından yazdıklarının yayınlanması bakımdan oldukça geç başlamış ancak başladıktan sonra da çok güçlü eserlerle sağlam bir yer edinmeyi başarmış bir yazar.
Ayla Kutlu’nun öykü kitaplarının isimlerinin güzelliği dikkat çekicidir. Hüsnüyusuf Güzellemesi(1984), Sen de Gitme Triyandafilis (1990), Mekruh Kadınlar Mezarlığı(1995), Zehir Zıkkım Hikâyeler(2001). Sen de Gitme Triyandafilis kitabıyla 1990 Sait Faik Hikâye Ödülü kazanan Ayla Kutlu’nun Mekruh Kadınlar Mezarlığı kitabi ile de Yunus Nadi Hikâye Ödülü kazandığını belirtelim.
On romanı bulunan Ayla Kutlu’nun 1983 yılında Tutsaklar adıyla yayınlanan romanın ismini Ateş Üstünde Yürümek olarak değiştirdiği görülüyor.
***
Ayla Kutlu’nun romanlarının tümü okunduğunda okuyucuda kalan temel izleklerin neler olduğu sorusu ışığında bir değerlendirme yapmak istiyorum. Birinci temel izlek “kadın”dır. Ayla Kutlu’nun romanlarında güçlü, başarıyla anlatılmış kadın kahramanlarla karşılaşıyoruz. Bu nedenle Ayla Kutlu’yu “Kadın sorunlarının yazarı” olarak değerlendirenler çoğunluğu oluşturuyor. Bir söyleşisinde bu nitelemeye karşı çıkan Kutlu, kadınların anlatılacak yanlarının çok olduğunu ancak algılanmamış ve anlatılmamış olması nedeniyle kadınlardaki saklı incelikleri ve çözümlenmemiş gizemleri algılayabildiği ve anlatabildiği için mutlu olduğunu ifade ediyor.
Ayla Kutlu kadın sorunlarının yazarı olarak nitelendirilmeye, sanatta bunu yapmanın çok zor, olanaklarının az olduğunu belirterek karşı çıksa da, kadınların inceliklerini, gizemlerini, kadın sorunlarını, cinselliklerini romanlarında başarıyla anlatmayı başardığını ifade etmemiz gerekiyor. ‘Kadın Destanı’ romanı, şiir dilinin olanaklarından yararlanılarak yazılmış bir roman ve Ayla Kutlu güçlü, egemen, kudretli ama o ölçüde de zalim ve acımasız Gılgamış yerine ondan daha çok önemsediği, güçlü bulduğu Liyatoni- Nippukir’i yani Kadın’ı destanlaştırmış.
Cadı Ağacı romanında Ayla Kutlu, başlangıçta güçsüz, sonra evlilik ve meslek sahibi olmak suretiyle “güçlenen” ancak mutluluğu yakalayamayan Doktor Nilüfer’in öyküsünü anlatmış bize. Kendine bir yol çizmek için uğraşan ancak neyin doğru olduğunu, neyi amaçladığını bilemeyen bir kadının tükeniş öyküsü.
Islak Güneş otobiyografik bir roman. Yazarın “Zaman da Eskir” anı kitabının yayınlanan ilk cildinde okurlarıyla paylaştığı anılarının ilk ipuçlarını bulabildiğimiz bir roman. Ayla Kutlu’nun Sen de Gitme Triyandafilis öykü kitabında anlatılan öykülerin de kaynağı olan İskenderun-Antakya kentlerinde yaşanan sıcacık, insan sevgisi ve bütün halkların kardeş olduğu düşüncesini güçlendiren farklı milliyetlerden, farklı dinlerden insanların öyküsü. Islak Güneş yazarın kendi ailesi çevresindeki insanları, komşuları ve özellikle komşu ablaları – teyzeleri başarıyla anlattığı, bir solukta okunan bir roman.
***
Ayla Kutlu’nun romanlarındaki temel izleklerden bir diğeri insan sevgisidir. İnsancıl mesajları olan romanlar yazıyor Ayla Kutlu. “Bir Göçmen Kuştu O” romanının başlangıcında, gözlerinin önünde vahşice katledilen babasını, tecavüze uğrayan annesini ve bütün katliamı gören roman kahramanını (Emir Bey) dahi şovenizmden uzak bırakabilen, ülkemizdeki çeşitli dinlerden ve halklardan oluşan tabloyu bir zenginlik olarak görüp sevgiyle yaklaşmayı başarabilen bir yazar. Kaçış romanındaki Ana, Ateş Üstünde Yürümek romanındaki Enise Nine, Osman Usta, Bir Göçmen Kuştu O ve Emir Beyin Kızları romanlarındaki Gülhayat Hanım ve Gülnihal Ayla Kutlu’nun sevgiyle yaklaştığı, kendine yakın hissettiği roman kahramanları olarak ilk anda sayacağım kişileri oluşturuyor.
Ayla Kutlu, romanlarında “resmi tarih” anlayışını sorgulamayı başarabilen yazarlardan. Gerçeklerin yazılması ve gerçeklerin çeşitli boyutları, çeşitli bakış açılarıyla topluma sunulmasını önemli buluyor. İktidar sahiplerinin büyük bir yanılsamayla, gerçekleri saklamayı unutturmayı başaracaklarını sanmalarının karşısına yalnızca roman ve öykücülerin değil, tüm anlatıcıların, araştırmacıların ve görsel anlatım araçlarını kullananların dikilmesinin gereğini ifade ediyor. Edebiyatçılar ve sanatçıların, bilim insanlarının, resmi tarih anlayışının kırılması için katkıda bulunmasını anlamlı ve gerekli buluyor. Ateş Üstünde Yürümek, Kaçış, Kadın Destanı ve Bir Göçmen Kuştu O ile Emir Beyin Kızları(Bir Göçmen Kuştu O 2 ) Ayla Kutlu’nun resmi tarih anlayışını sorguladığı romanları. Özellikle Emir Beyin Kızları romanında resmi tarih anlayışına önemli ve iz bırakan eleştiriler yöneltmeyi başarmış durumda.
Ayla Kutlu, romanlarının üçünde devrimcilerin, devrimci hareketlerin içinde yer alan kahramanların öykülerini anlatıyor. Bu romanları siyasi romanlar olarak da değerlendirebiliriz. Kaçış romanında 1950’lerin son yılları ve Demokrat Parti iktidarının devrimci hareketlere, örgütlenen öğrencilere ve halka yönelen baskısını, Ateş Üstünde Yürümek(Tutsaklar) romanında, 12 Mart öncesi ve daha çok sonrasını, Hoşça Kal Umut’ta da 12 Mart devrimci hareketinde yer alıp 8 yıl sonra cezaevinden çıkan bir devrimcinin yaşamını anlatmış Ayla Kutlu. Üç Romanında da, çok iyi tanıdığı küçük burjuva aydınları anlatmış. Kaçış romanındaki işkence ve tutukluluk koşularının anlatımı belleklerden silinmeyecek güzellikte.
Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni bitiren Ayla Kutlu çeşitli devlet kuruluşlarında üst düzey yöneticilik yaparak tamamlamış çalışma yaşamını ve sonra yazarlığında, çok iyi gözlemlediği, bildiği, insanların öyküsünü anlatmış. Doğduğu ve yaşadığı kentlere olan sevgisinin yanı sıra Emir Beyin Kızları romanında belirginleşen Mardin ve İstanbul sevgisi, yurduna sevgiyle bağlı bir aydın tutumunu okuyucuya geçirmeyi sağlıyor.
Ayla Kutlu’nun romanlarında işçi kahramanlar yok ama yazar, beş bin yıl önce Sümerlerde ya da günümüzde bütün dünyada yoğun bir şekilde yaşanan emek sömürüsünün, emekçilerin kölelik koşullarında çalıştırıldığının ve artık değer sömürüsüyle karşı karşıya olduğunun bilinciyle yazmaktadır.
Siyasi olarak nitelendirilen romanlarında devrimci hareketlere yöneltilmiş doğru eleştirileri var Ayla Kutlu’nun, özellikle Kaçış ve Ateş Üstünde Yürümek romanlarında. Özeleştiri biçiminde ortaya koyulan eleştiriler öğretici ve anlamlı. Ancak Hoşça Kal Umut romanında roman kahramanı Oruç’un 1979 yılında, bir açıdan devrimci hareketin ülke tarihindeki en güçlü olduğu dönemde bu kadar yalnız kalmış, kalabilmiş olmasına şaşırdığımı da belirtmem gerekiyor.
Çeşitli edebiyat eleştirmenlerince Ayla Kutlu’ya yöneltilen iki küçük eleştiriye (bu eleştirileri okumadan önce biz de benzer duyguyu edindiğimiz için) katıldığımı belirtmek istiyorum. Kaçış romanında Üstün’ün serbest bırakılmasının “birden” olması ile Hoşça Kal Umut romanında Algüz ile Oruç’un birlikte yaptığı tatilden sonra aniden romanın son bölümüne geçilmesi. Bizce de bu iki anlatı arasında bir bölüm olmalı, okuyucu son bölüme hazırlanmalıydı. Ama bu romanın iddia edildiği gibi bir umutsuzluk romanı olduğu düşüncesine katılmıyor, Oruç’un yalnızlığına karşın yine de umutlu bir roman olduğunu düşünüyorum.
Ayla Kutlu romanlarını yazmadan önce uzun okumalar araştırmalar yapan bir yazar, bunu çeşitli konuşmalarında kendisi de ifade ediyor. Çok okumanın, yeterli araştırmanın yazarı ne kadar güçlü kıldığının somut bir örneğini Ayla Kutlu’nun yazdığı romanlarda görüyoruz.
Ayla Kutlu, dili Türkçeyi çok başarıyla kullanan bir yazar, kısa anlaşılır cümlelerle yazıyor. Akıcı bir biçemi, kolay okunan bir anlatımı var. Kendini geliştirebilen bir yazar Ayla Kutlu. Bunu da en çok Bir Göçmen Kuştu O’nun devamı olan Emir Beyin Kızları romanında ortaya koyuyor. Bir Göçmen Kuştu O romanını okumayan bir okur, yalnız Emir Beyin Kızları romanını bile okusa bütün öyküyü, Emir Beyi, Nevnihal’i, Gülhayat’ı, Hüsra’yı, Leyla’yı anlayabilir. Emir Beyin Kızları romanı ‘Bir Göçmen Kuştu O’ romanının devamı olmaktan çok o romanın ayrıntılı bir biçimde yeniden yazılmasıdır. Bunu başarmış Ayla Kutlu.
Zaman da Eskir; Ayla Kutlu’nun 1960 yılında Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden mezun olduğu günlerin anlatısıyla biten, yaşamının 1960 yılına kadar olan anılarını topladığı kitabın, Asi Asi ve Yedinci Bayrak da diğer romanlarının adıdır.
Tahir Şilkan