Ilık bir Kasım akşamı, 6 Kasım Pazar günü NEYYA Edebiyat olarak bir yıldır üzerinde çalıştığımız Gazhane Belleği öyküleri kitabımızın tanıtımı vardı. Hepimiz mutlu ve heyecanlıydık. Mutluyduk çünkü imkansızı başarmış, 130 yıl önce Körler Ülkesi olarak bilinen Kadıköy’de, Hasanpaşa’da karanlığı aydınlığa dönüştürerek bir peri masalını hayata geçiren Gazhane’nin öyküsünün peşine düşmüş, nerden bulacağız, kimbilir nerelerdedirler, acaba yaşıyorlar mıdır kaygılarını bir yana bırakarak çalışanlarının izini sürmüş, bulabildiklerimizle söyleşi yaparak ortaya çıkarmıştık. Ve oldukça da heyecanlıydık çünkü ilk defa bir endüstri mirasının tarihini, anılarını, öykülerini kayda alıyor, arşivliyorduk ve sanki bir zamanlar biz de orada var olmuş gibi Gazhane ruhunu içimizde duyarak izleri geçmişte kalan, tıpkı bir tiyatro sahnesinin replikleri gibi orada burada uçuşan emekçilerin seslerine kulak verip, onlarla birlikte geçmişe doğru bir yolculuğa çıkıyor ve karanlığın içinde bir elmas gibi parlayan anıları titizlikle tutup gün yüzüne çıkarıyorduk. Kimimiz Sherlock Holmes olmuştu Hasanpaşa’nın sokaklarında dolaşırken, kimimiz Hercüle Poirot. Miss Marple ile Philip Marlowe’lar da vardı elbet aramızda. Gazhane’nin belleğini çıkartırken önce Gazhane’li olduk, sonra Hasanpaşa’lı. Önce mekanın ruhunu anlamak gerekiyordu, sonra çalışanlarının ve çevresinin ruh halini. Özdeşleştik sonunda, şimdi sorsanız bir Gazhane çalışanı gibi size bir zamanlar, en azından yakın tarihte, kimler çalışmıştı, gaz nasıl çıkartılırdı, simyadan kimyaya, kömürden gaza, gazdan katrana, kükürte, elmasa, ışığa nasıl dönüşmüş, nerelerden doğmuş anlatabiliriz rahatlıkla, o ruh bizim içimizde artık. Heyecanımız ve mutluluğumuz bundan, NEYYA Edebiyat yaptığı her işe ruhunu koyuyor çünkü.

Dünyaca ünlü yazar ve siyasetçi Vicente Blasco İbanez’in “Düşlere yaraşır bir aydınlatma. Binbir Gece Masalları’nı düşündüren puslu, şiirsel bir pırıltı” olarak nitelendirdiği ve büyülü bulduğu; İngiliz tarihi ve arkeolojisi hakkında yaptığı çalışmalarla tanınan Henry Christmast’ın “Türk aydınlatmasının muhteşem manzarasının keyfini çıkarmak istiyorsanız mutlaka kayığa binip Haliç’e açılmalısınız. Orada nereye bakarsanız bakın peri masallarından bir sahneyle karşılaşırsınız; şehrin planı yıldızlarla çizilmiştir” dediği İstanbul, 1853 yılında Gazhaneler sayesinde ışığa kavuşmuş. Aydınlığa geçişi de kademeli olduğundan o sihirli görüntüsünü hemen kaybetmediğini söyleyebiliriz bence ve hatta İstanbul elektriğe kavuşmuş olsa bile yakamoz vurmuş, boğazına yansıyan rengarenk ışıklarıyla dünya üzerindeki en güzel, en büyülü şehirlerden hala.

Anadolu yakasının ikinci, İstanbul’un ise son Gazhanesi olan Hasanpaşa Gazhanesi, 1892 yılından bu yana tam 101 yıl hizmet vermiş çevresine, aydınlatma ve yakıt ihtiyacını karşılamış ve sonunda şehrin diğer gazhaneleriyle birlikte 1993 yılında üretimine son verilmiş. Sonunda enkaz olarak da kalsa günümüze ulaşabilmiş, Açılışında adına şenlikler düzenlenen Gazhane’nin yok oluşu, harabeye dönüşü zaman içinde yavaş yavaş olmuş. Çalışanlar ayrılmış, herkes bir yere dağılmış, ama sonunda Gazhane Çevre Gönüllülerinin, İTÜ Mimarlarının ve Afife Batur’un vazgeçmemesiyle gündemden hiç düşürülmeyerek yeniden doğuşu sağlanmış. Bugünlerde artık “MÜZE GAZHANE” olarak yine İstanbul’da, Körler Ülkesine ışık saçıyor.

NEYYA Edebiyat olarak bize düşen ise Gazhane belleğinin oluşmasını sağlamak, geçmişin ruhunu tekrar hatırlatmak ve yaşatmak  oldu. Bir yıl boyunca mutlaka her Çarşamba ve bazen başka günlerde de olmak üzere kar demeden, kış demeden Müze Gazhane’de toplandık, anıları kaleme aldık, düşündük, tarttık, tekrar şekillendirdik, anı sahipleriyle tekrar konuştuk, düzelttik ve sonunda ortaya  “GAZHANE BELLEĞİ ÖYKÜLERİ”ni çıkarttık. İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Atatürk Kitaplığı da bu öyküleri bir kitap halinde bastı ve 6 Kasım 2022 Pazar akşamı emeğimizin karşılığını almamıza, mutluluğumuzu paylaşmamıza vesile oldu.

Müze Gazhane’nin kapısından girdiğinizde açık alanın ilerisinde sol taraftaki T Blok bizim çalışma mekanımızdı ve kitap tanıtımını da orada yaptık. İlgi öylesine fazlaydı ki gelenler atölyeye sığamadılar, yer bulamadılar, dışarıdan izleyen ve hatta geri dönenler bile oldu ne yazık ki. Proje yöneticisi, hocamız, araştırmacı yazar Nükhet Eren’in moderatörlüğünde yapılan tanıtıma Müze Gazhane’den Levent Topçu, Yusuf Kurşun, Sinan Çağlar katıldı ve emekleri için atölyeye teşekkür etti. Atölyeden arkadaşlarımız Şaheser Yalım Yılmaz, Fatoş Öcal Kara, Alev Ramiz ve Işık Demirtaş ara ara kitaptaki öykülerden küçük birer paragraf okudular. Gazhane Çevre Gönüllülerinden Işık Demirtaş ayrıca süreç hakkında da bilgi verdi. Alev Ramiz’in gaz projesi ile ilgili çizimleri tanıtıldı Sonrasında Gazhane çalışanları ile sohbete geçildi. Anılar tazelendi, o günler biraz hüzün ama daha çok gülerek hatırlandı. Emekçilerin kahkahalar arasında anlattığı anılar hepimizi sanki oradaymışız gibi mutlu hissettirdi. Oldukça sıcak ve samimi geçen ve insanın içini ısıtan bu sohbetin ardından tanıtıma gelen herkese birer kitap hediye edildi. Hiç bitmesin istediğimiz bir etkinlik böylece sona erdi. Etkinlik bitti ama zannetmeyin ki çalışmalar da bitti, biz her Çarşamba on bir-on beş saatleri arasında yine Müze Gazhane’de yine T blok’ta atölyedeyiz. Sizler de atölyemize katılmak, anılarınızı yazmak/yazdırmak isterseniz bekleriz.

“Söz gümüşse, sükut altındır” demiş büyüklerimiz ama şu da var ki aynı büyüklerimiz “söz uçar, yazı kalır” demişler, o yüzden biz de diyoruz ki, edebiyatta susmak olmaz, suskunluğu söze çevirmek ve onu yazıya dökmek, an’a sabitlemek ve geleceğe emanet etmek gerekir yoksa nasıl bilebilirdik Gazhane’nin 1892 yılında açıldığını, şerefine şenlikler yapıldığını, Beşiktaş’tan buharla işleyen, filika büyüklüğünde teknelerin kalktığını, balonla havaya uçurulmak üzere Fransa’dan bir şahsın kiralanmasının düşünüldüğünü ve Padişah hazretlerinin emeği geçenlere nişanlar vererek ödüllendirdiğini.

O yüzden diyoruz ki haydi siz de bugünden itibaren kendi kişisel belleğinizi oluşturmak üzere yazmaya başlayın ve Çarşambaları Müze Gazhane’ye gelip bizimle paylaşın.

AYŞEN CUMHUR ÖZKAYA

Desen: Alev Ramiz