Uğur Mumcu, Tarikat, Siyaset, Ticaret, um:ag Vakfı Yayınları, Ankara 2022 (36.baskı), İlk basım: Ağustos 1988, İstanbul
“Düşünenlerin öldürülmemesi, öldürülenlerin hiç unutulmaması dileğiyle…”
1980 yılındaki askeri darbenin ardından 12 Eylül Anayasası’nın 1982’deki halk oylamasıyla kabul edilmesiyle MGK’nun (1) ve Devlet’in Başkanı Kenan Evren Türkiye Cumhuriyeti’nin 7. Cumhurbaşkanı oldu. 1983 yılında genel seçimlerin yapılacağı açıklandı ve darbe ile birlikte yasaklanmış olan siyasi faaliyetler 1983 yılı ortalarında serbest bırakıldı. Erdal İnönü’nün SODEP’i, Adalet Partisi’nin devamı sayılan Büyük Türkiye Partisi ile Doğru Yol Partisi MGK tarafından veto edilince seçim Necdet Calp’in Halkçı Partisi, Turgut Sualp’ın Milliyetçi Demokrasi Partisi ve Turgut Özal’ın Anavatan Partisi arasında gerçekleşti.

Darbeden sonra MGK’nın hükümet kurma görevi verdiği emekli amiral Bülend Ulusu hükümetinde ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcılığı görevine getirilmiş olan Özal, ANAP ile %45 oranında oy alarak Türkiye Cumhuriyeti’nin 45. Başbakanı olarak göreve başladı. 1989’da Cumhurbaşkanı olana kadar da bu görevi sürdürdü. 1987’de yapılan referandum ile siyasi yasakları kalkan Bülent Ecevit, Süleyman Demiral, Alparslan Türkeş ve Necmettin Erbakan’ın da siyasete geri döndükleri bu dönemde, 1987-1989 yılları arasında Cumhuriyet Gazetesi’nde yazdığı köşe yazılarından oluşuyor Uğur Mumcu (1942-1993)’nun ‘Tarikat, Siyaset, Ticaret’ kitabı. Yazıları kendisinin derlediği kitap Mumcu hayattayken basılmış.
Yaklaşık kırk yıl önceki bir dönemi Mumcu’nun yazılarından öğrenelim. Bakalım neler değişmiş kırk yılda? Kökü dışarıda bozguncular, dış mihrakların desteklediği akımlar varmış o zamanlarda. Demokratik haklar, fikir özgürlüğü büyük bir özlemmiş. Enflasyon orta direğin belini kırmış, gericilik artmış, muhalifler birleşemezse seçim kazanılamazmış. Bir kısmı üniversite öğretim üyesi olan 1402’likler sorgusuz sualsiz görevlerinden alınmış. Devlet destekli ayrıcalıklı şirketler, devlet bankalarından alınıp da geri gelmeyen milyarlar varmış. İktidardaki muhafazakar parti fuhuş ticareti, altın, döviz kaçakçılığı gibi yüz kızartıcı suçlardan yargılananlara pasaport verilecek şekilde yasal düzenlemeler yaparken, siyasal nitelikli suçlar yasaklar kapsamında tutuluyormuş. Bakanlar Kurulu kararlarının bir kısmı ‘kamuoyunu ilgilendirmez’ diye yayımlanmıyor, ‘fon’ adı verilen trilyonluk kaynaklar devlet denetiminin dışına çıkarılıyor, Suudi kökenli finans kurumlarıyla devlet bankalarının iş birliklerinin detayları ‘ticari sır’ denilerek açıklanmıyormuş. Nepotizm (hısım, akraba kayırmacılığı) almış yürümüş. İktidarın uygulamalarını eleştirenler ‘MİT ajanı’ olmakla suçlanıyormuş. İmam hatip mezunları din adamı olmak yerine devlet bürokrasisine yerleşiyormuş. Suudi sermayesi ile iş yapan iktidar yakınları art arda dini vakıflar kuruyor, tarikatlar Kuran kursları, pansiyon, yurt açıp duruyormuş. Hatta orduda Nakşibendi bir komutanı olduğu iddia ediliyormuş.
Sosyal medyanın popüler sorusuyla dönelim günümüze; “Şaşırdık mı?”

Uğur Mumcuları yaşatamadığımız için mi bu döngünün içinden çıkamıyor bu memleket? Çıkamasın diye mi yaşatılmıyor Uğur Mumcular? Sorular çok, cevaplar kırk yıldır (belki daha fazla) gözümüzün önünde. Uğur Mumcu okuyunca geleceğe dair umutlarım tazeleniyor mu yoksa tamamen kırılıyor mu bilemiyorum. Adalete, özgürlüğe bir türlü ulaşamadığımız karanlık yolları aydınlatmak için yaşamları dahil pek çok fedakarlık yapan değerli insanları, Uğur Mumcuları yine onun sözleriyle anarak yazımı bitirmek istiyorum.
“Kafalarında seçim sandığı taşıyan siyasetçiler unutulacak; aydınlara, sanatçılara en acımasız cezaları verenler unutulacak; devlet adına yol kesen eşkıya unutulacak; beyinlere dikenli teller dolayanlar unutulacak; devlet başkanları unutulacak; kırmızı plakalı arabalara tırmanmış başbakanlar unutulacak; bakanlar unutulacak…
Devletlüler unutulacak ve yarınlara, ilkellikleri dışında bir iz bırakmadan unutulup gidecekler bir bir. Avni’nin atları kalacak yarınlara…” (2)

Ayşegül Ayman
- Milli Güvenlik Kurulu
- Ressam Avni Arbaş (1919-2003)’ın İnce Memed romanının kapağında da yer alan, Nazım Hikmet’in ‘Avni’nin Atları’ şiirine konu olan çizimleri.