Nilgün Marmara, 13 Şubat 1958 tarihinde İstanbul’da doğdu. Kadıköy Maarif Koleji’nde okudu. Üniversite hayatına İstanbul Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünden başladı ancak siyasi sebeplerle burada devam edemeyip tekrar sınava girdi ve Boğaziçi Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünü kazandı. 12 Eylül 1980 darbesi Marmara’nın hayatına etki eden dönemlerden oldu. Üniversitenin kırmızı salonundaki edebiyat, şiir tartışmaları sona ermiş; yerini gizli ev toplantılarına bırakmıştı. Bu dönemde şiir yazmaya başladı ama yazdıklarını kimseye göstermedi.
Nilgün Marmara, Slyvia Plath‘ı, kendi içinde iz bırakmış her bir acı zerresinin karşılığı olarak görüyordu. Bu yüzden Slyvia’nın hayatı üzerine çalıştı ve üniversiteden “Slyvia Plath’ın şairliğinin intiharı bağlamında analizi” konulu tez ile mezun oldu. Slyvia’nın bireyin yalnızlığı ve bunun yanında var oluşu üzerine olan görüşü, Marmara’yı çok fazla etkisi altına almıştı.
Şiirlerinde yalnızlık, acı, intihar gibi temalara sıkça değinen Nilgün Marmara, fikirlerini benimsediği Slyvia Plath gibi yaşamına son vermeyi seçti. 13 Ekim 1987’de 29 yaşındayken beşinci kattaki evinin penceresinden atlayarak yaşamına son verdi.
Nilgün Marmara’nın Silvia Plath üzerine hazırladığı tezinden bir bölüm:
“Sanatçının bir insan olarak çektiği ıstırap benlik öğesini içerir; varlığının bütününün istikrarına ve değerine, dünyayla ilişkilerine dair bir kaygıdır. Bu ıstırabın sonucunda sanat eseri, izolasyonla ve dünyaya belirli bir tarzda tepki verip orada belirli bir tarzda eyleme geçmenin geliştirilmesiyle yoğrulur. Bazı sanatçılar verdikleri tepkiyi aşırılaştırıp, ıstırap verici bir şekilde kendi benliklerinden yoksun oldukları hissine kapılarak dünyada eylemlerde bulunmaktan vazgeçerler. Bu yokluklarda, incinebilir benliğin çeşitli ölümleri bir tür eşsiz, keskin ve somut ölüme, dolayısıyla intihara dönüşecektir. Freud’a göre, intiharda yaşam ilkesi ölüm ilkesi taralından iptal edilir, ölüm içgüdüsü; sadizmin, mazoşizmin ve benliğin tüm şiddete yönelik niteliklerinin tohumudur. İntikam, kin, düzeni bozmak, “diğerini” öldürmek, intihar eylemini içeren temel öğelerdir. Ama bu Ölüm içgüdüsü bu kadar etkiliyse, intihar oranlarının neden bu kadar düşük olduğu sorulabilir. Belki kendini yok etmek de bir kendini koruma girişimi, sevgi görmek için atılan bir çığlık, mutlu, yaşama olasılığını aranışıdır.
Sartre’a göre “intihar dünyada var olmanın bir başka yoludur,” çünkü kişi bir eylem olarak ölümü seçtiğinde kendi varlığının farkına vararak, varlığının tanımını hiçlikle yapar.”
Hayati Baki’nin hazırladığı intihar eden şairler kitabından Nilgün Marmara’ya ait olan bölüm ve şiir:
“Ekonomist” bir babayla “kitapsever” bir annenin kızı olan Nilgün Marmara’nın düşünceleri, “ölümü”ne benziyordu: İntihar etti. Yaşamına son verişinden sonra şiirleri “Daktiloya Çekilmiş Şiirler”; günlük, yazı deneme ve notları “Metinler” adıyla yayımlandı. Boğaziçi Üniversitesi’nde tez konusu Sylvia Plath’tı, Nilgün Marmara’nın.
GECE ÖĞLENİ
Uyumadı kadınlar geceyle birlikte,
güne patikler ördüler.
İşlerin emeklemesi: çok geçmeden
yetkin doğruluşu için!
Gün de yürüyecek bir zaman,
geceselle birlikte.
Belki ay kusursuzca ışıtacak güneşi…
Yarısıyla gecenin yansı gündüzün
örtüşerek birbiriyle,
Kadınları öpecek tığları için,
Sıyrılacak iş, patiklerden
kutsal gece öğleninde!
Eylül, ’81
Hazırlayan: Zeynep Pınarbaşı