Mahir Ünsal Eriş, Bangır Bangır Ferdi Çalıyor Evde…, Can Yayınları, İstanbul 2021, İlk basım: 2012, İletişim Yayınları

“Mutluluk hikayeyi öldürür bence.” diyor Mahir Ünsal Eriş (1980-    ) 2013’te Milliyet Kitap’ta yayımlanan söyleşisinde. (1) Yazarın ilk kitabı ‘Bangır Bangır Ferdi Çalıyor Evde…’de yer alan lezzetli öykülerin okuyucuda bıraktığı kekremsi tat bu cümlenin içinde anlamını buluyor sanki. Uzak bir geçmiş, geride kalmış taşra, içine bir türlü tam yerleşilememiş büyük şehir, hepsi çocukluğun buradan bakıp ‘saf’ sıfatını yakıştırdığımız bakış açısıyla anlatılınca hüzünden kaçmak mümkün olmuyor sanırım. Çocuklukla ilişkilendirilen bu ‘saflık’ kavramını ben ‘kolaylıkla kandırılan’ anlamıyla görmüyorum hiçbir zaman. Çocukluğun yaşama ‘saflıkla’ yaklaşımı ‘halis ve berrak’ bir bakış açısı; ayıp da olsa, günah da olsa, acımasız da olsa. Bu yüzden de bana çok değerli geliyor.

Kitapta yer alan on dört hikayenin yarıdan fazlası bir aile dekoru içinde kurgulanmış. Yoksulluğun, cahilliğin, ayrılığın, hastalığın, ölümün şekillendirdiği kimisi kalabalık kimisi iki kişilik aileler, Mahir Ünsal Eriş’in anlatımında bana göre en çok öne çıkan unsur olan ‘samimiyet’ içinde okuyucu ile buluşuyor.  Yazarın, son kitapları ‘Gaip’ ve ‘Acaip’ üzerine yaptığı bir söyleşide söyledikleri de ilk kitabından bu yana aileyi gündeminde tuttuğunu gösteriyor. (2)

 “Aile bizim temel meselemizdir… Kendim de çok aileciyimdir… Aileyi her ölçekte izlemeyi çok severim. Bu, dantelden bir masa örtüsüne dikkatle bakıp onun örneğini çıkarmak gibi bir uğraştır. O yüzden bir aile hikayesi anlatmak istedim. Bundan sonra da anlatacağım nefesim yeterse.”  

Şöyle işleri çok rast giden, neşe saçan bir karakter kalmadı aklımda on dört öyküden. Buna rağmen umutsuz, karamsar bir üslubu var yazarın diyemem. Belki de öyküleri kendi çocukluğumuzu, her günkü hayatlarımızı bize anlattığı için, yalın ve içten cümleleri, bizi de her şeye rağmen ayakta tutan, yaşama dair bir umut barındırdığı için. Eriş kitaptaki karakterlerinden bir tanesine, içinde benim de olduğum belli bir yaş grubunun çocukluğunu keder tufanına çeviren o felaketler kurgusunu anlattırmış.

“… Adamlar babamı öldürecek. Biz annem ve ablamla bir başımıza kalacağız, eşyalarımızı satıp bir göz odaya taşınacağız. Annem çalışmadığı için artan fakirliğimiz annemi abuk sabuk işlere sokturup onun da erkenden ölmesine sebep olacak ve biz Kemalettin Tuğcu çocuklarına döneceğiz.”

Ama işte aynı karaktere, eski sevgiliye yazdığı sitem ve özlem dolu mektup çalınınca, tüm öykülerinin kenarında köşesinde, Cebeci’nin ayaz gecesinde, Çanakkale’nin Havra Sokağı’nda usulca görünüp kayboluveren esprili diliyle kendine ait bambaşka bir felaket kurgusunu da anlattırmış yazar.

““Beyefendi, civar karakoldan arıyorum. Ajandanızı ve manitaya yazdığınız mektubu Çin-Çin’de yaptığımız kapsamlı bir operasyon sonucu ele geçirdik”. … Hırsızın mektubu okuyuşu canlandı gözümde sonra, halihazırda gözümde bir hırsız bile canlandırmamışken. Kalabalık caddede donla yürüyormuşum gibi serin bir utanç sardı belden aşağımı.”

“Gündelik yaşamın içindeki sıradan insanın zayıflıklarını ve güçlü yanlarını gerçekçi ve vicdanlı bir dille anlatmaktaki ustalığı nedeniyle” ikinci öykü kitabı ‘Olduğu Kadar Güzeldik’ ile 2014 yılında 60. Sait Faik Hikaye Armağanı’na layık görülen Mahir Ünsal Eriş’in öyküleri bangır bangır Ferdi çalan evlerden bize kadar hiç bağırmadan usul usul ulaşıyor.

Ayşegül Ayman

  • Güliz Arslan, “Mutluluk hikayeyi öldürür.” Milliyet Kitap, www.milliyetsanat.com, Temmuz 2013, web:19.05.2023
  • Burcu Aydoğan, “Çünkü aşk, hikayeyi değiştirir”, Litera, www.literaedebiyat.com, 3.11.2022, web:19.5.2023