İki aydır yakın ve uzak ülkelerde hastalıklara ve ölümlere neden olan, zihnimize bilinmezlik ve karışıklık dolduran  Corona virüsü, geçtiğimiz Salı gününden bu yana yaşamımızı değiştirdi. Neredeyse binlerce yanlış söz, doğru söz, emir televizyondan, internetten aktı durdu; çantanda kolonya taşı, elini 20 saniye sabunla yıka, kimseyle tokalaşma ve bir metreden fazla kimseye yaklaşma, maske tak ya da hasta değilsen gerekli değil, musluğu temiz tut, elektrik anahtarıyla kapı kollarını sil, yumurtayı fazla kaynat, mutfak tezgâhını çamaşır suyunu sulandırıp sil, çamaşırları altmış derecede yıka, evden dışarı çıkma… Saatlik Corana haberleri ve tıbbi bilgileri edinmeyle dolup taşan Coronalaştırılmış hayatın  sancısı her pazar yazdığım opera üzerine cümleleri de etkiledi. Mozart operalarından Saraydan Kız Kaçırma ya da Zaide üzerine yazmayı düşünürken, yüz yıl önceki İspanyol gribinin de Çin‘le bağlantılı olduğu teorisi, klavye üzerindeki ellerimi Wuhan kentinin opera binalarını aramaya gitti. Çok geçmeden kendimi Çin operasına ilişkin notları alırken buldum.

Turandot operasının İtalyan Puccini’nin doğuya olan merakından doğduğunu,  kahramanımız Turandot’un Çin Prensesi olduğunu, Timur’un oğlu Bilinmeyen Prens’le aşklarını  birkaç hafta önce yazmıştım. https://pazartesi14.com/2020/02/23/italyan-gercekciliginden-egzotizme-turandot-operasi/, tekrar hatırlanabilir. Aylar sonra nihayet coronayla başa çıkan Çinlilerin İtalya’ya yardım için harekete geçmesi, aslında bu yakınlaşmanın edebiyat ve müzikte yüz yıl öncesinden var olduğunu gösteriyor. Mozart’ın Doğu’ya ilgisi Osmanlıların Avrupa’da genişlediği alan içindedir. Saraydan Kız Kaçırma operası, Akdeniz’de sarayı bulunan bir Osmanlı paşasının gözdesi olan sevgilisini kaçırmak isteyen İspanyol soylusunun çabalarını aktarır. Bana daha ilginç gelen Zaide operası, Mozart’ın, Voltaire’in  Zaïre (Zara) adlı oyunundan etkilenip librettosunu yazdırdığı, bestecinin operanın  sonunu bir türlü yazmadığı, Voltaire’deki derinleşen anlatının opera izleyicisini eğlendirmeyeceği için tamamlamadığı söylentiler arasındadır.

Unutulmaz operaların vatanı Avrupa, Puccini’nin bestelerini yaptığı sırada Birinci Dünya Savaşı’na girer. Dört yıl süren savaşı sonlandıran büyük bir salgın vardır, 1918 yılı itibariyle 50 milyondan fazla insanın öldüğü söylenir. Salgının İspanyol gribi olarak adlandırılmasının sebebi İspanya’nın, savaşta yer almamış olması ve askerî sansür nedeniyle diğer Avrupa devletlerinde salgından söz edilmezken, İspanyol basınının salgın konusunu ilk kez gündeme getirmiş olmasıdır. İspanyollar, popüler bir İspanyol operetindeki bir şarkının adını, Soldado de Napoles veya “Napoli Askerleri”ni yeni grip için söylerler. Şarkı o kadar akılda kalıcıdır ki grip gibi yayıldığı söylenir.

Corona salgınının ilk kez göründüğü Wuhan, gösterişli tiyatro ve opera binalarının olduğu yaratıcı bir şehir. Qintai Büyük Tiyatrosu içinde 1800 tane opera evinin bulunduğu modern mimarisi olan nehir kenarında gösterişli bir bina. Ayrıca Wuhan Çin Opera Tiyatro binası, Lantian Opera binası, Luojiashan Tiyatrosu, Wuhan Pekin Opera Tiyatrosu, Wuhan Hanju Opera Tiyatrosu da diğer gösterişli tiyatro ve opera binaları arasında. Wuhan gibi içinde kültür ve sanatın yayıldığı yaratıcı bir yerleşimin salonlarında sahnelenen Çin operasının; Pekin Operası, Yue Operası, Yu Operası, Güney Çin Operası, Sichuan Operası, Huangmei opera, Kunqu Opera, Qinqiang,  Pingju dahil olmak üzere sayıları üç yüze varan çeşidi var.

Pekin operasının en belirgin özelliği, yüz tipleri olarak adlandırılan, oyuncuların yüzlerine çeşitli renklerle yaptığı makyajdır. Bu makyajın, biçim, renk ve çeşit bakımından belli kuralları vardır. Bir rolün yüz makyajına bakarak kişinin; kahraman, zeki, aptal, sevilen, kötücül karakter olduğu söylenebilir. Pekin operasının yüz tipleri, sembolik ve abartılıdır. Sahne makyajı olmanın ötesine geçip kendine özgü bir makyaj sanatı oluşturmuştur,  ayrıca yüz renkleri, çizgileri, motifleri başka sanatları da etkilemiştir.  Pul, heykel, giysi tasarımında sıklıkla kullanılmıştır. Şarkı, konuşma ve dansı bir araya getiren Pekin operasının en ünlü oyunlarından biri Jin Yunu’dur ve 1000’den fazla seçkin Pekin operası programı bulunmaktadır.

“Henan Bangzi” diye bilinen operanın resmi adı Çin Halk Cumhuriyeti’nin kurulmasından sonra Yu (Henan) Operası olarak değiştirildi. Yu operasında genelde Banhu (yaylı, iki telli ve ince sesli bir nevi saz), Erhu (yaylı, iki kıllı, biraz daha kalın sesli bir çalgı), üç kirişli saz, Pipa (ud), flüt, Sheng (çoklu bambu borularından yapılma flüt) ve zurna gibi geleneksel Çin müzik çalgıları kullanılırken, sade ve gerçek hayat yansıtılır. Kadın oyuncuların Yu operasına katılımından sonra beş farklı performans biçimi ortaya çıkmıştır. Chang üslubu, heyecanlı, denetsiz; Chen üslubu taze ve neşeli; Ma üslubu enerjik ve berrak; Yan üslubu ince, nazik ve Cui üslubu ise ağır ve gizli duygular taşır.    



Otuz yıldır Sichuan operası sanatçısı olan Lan Jiafu, şöyle anlatıyor. “Sichuan operası; Pekin Operası ve Yu Operası’yla birlikte ülkemizin en popüler opera sanatları arasında yer alıyor. Yöremizin kültürüne dayalı Sichuan operası, esprili bir anlatım yöntemiyle ve günlük yaşamla bütünleşen bir gösteri biçimiyle herkesin kolayca anlayabileceği bir sanattır. Maske değiştirme, hançer saklama, başla kase oynatma ve mum oyunu, Sichuan operasını başka sanatlardan ayıran özgün biçimler arasında yer alıyor.”   Sichuan operasının ayırt edici özelliklerinden biri -maske değiştirme- Bianlian’dır.

 “Huang Mei” veya “Cai Cha” (Çay Toplama) piyesleri olarak da adlandırılan “Huang Mei” operası, ilk yıllarda şarkılı dans özelliklerini taşır ve halkın yaşamını konu eder. Küçük piyesler, halkın hayat kokusudur, türkü özelliğini taşır. Daha geniş olanlarda olay ve duygular anlatılır, söz ve ifadeler kafiyeli, uyumlu ve liriktir.   

Çin’de “tiyatro oyunlarının anası” olarak kabul edilen Kun operası, Yangtze Nehri’nin güney kesimindeki halk türkülerinden faydalanarak, opera sözleri ile melodi arasında uyum sağlanarak geliştirildi. Her bir hecenin uzatılarak okunduğu huzur veren bir melodiye sahip opera, UNESCO tarafından insanlığın sözlü ve somut olmayan mirasları olarak başyapıtlar listesine alındı.

Kun operasının oluşmasında, halk sanatçılarının, gelişmesinde, yazar ve aydınların büyük katkısı oldu. Dil açısından lezzetli cümleler ve lirik hikâyeler yazıldı. Tang Xianzu (1550-1616) çağdaşı  William Shakespeare gibiydi ve onun öncülüğünde oyun yazarları grubu oluştu. Çin tiyatrosundaki edebiyat, müzik, dans ve güzel sanatlar, sanatçı figürleri, gösteri üslubu ve ona eşlik eden bando düzeni, Kun Operası’nın gelişimiyle paralel olarak olgunlaştı.

Yazar aynı zamanda ünlü bir senarist olan Tang Xianzu’nun “Şakayık Köşkü” de William Shakespeare’in ünlü yapıtı “Romeo ve Juliet” gibi gençlerin aşkını tasvir eder. Shakespeare’in oyunu daha felsefi iken, Tang’ın operası daha liriktir. “Şakayık Köşkü”ndeki karakterlerin iç duyguları şiirsel bir dille ifade edilir. “İnce, uzun ve zayıf ağaç dalları rüzgârın sesiyle sessiz bahçeye girerek, genç kızın yüreğini hoplatıyor. Baharda genç kızın yüreği ağaç dallarına o kadar benziyor ki! Heyecanlı kalbinin yavaş yavaş sakinleşmesini bekliyor. Yüreğindeki sırrı başkasının fark etmesinden korkuyor. Aniden aynada kendi yüzünü görünce öylesine tedirgin oluyor ki! Taradığı saçları da heyecandan karmakarışık oluyor!”

Çin Operası, Antik Yunan Tiyatrosu ve Hindistan’daki Sanskrit Operası ile birlikte, dünyanın en eski üç tiyatrosundan biridir ve hâlen devam eden tek operadır. XII.yüzyılda şekillenip olgunlaşan Çin Operası, binlerce opera eserleriyle bugün Çin genelinde sahneleniyor. Müzik eşliğinde şarkı söyleme, konuşma, hareket ve sahne zamanı, performans kalıpları, geleneksel Çin Operası’nın başlıca öğeleridir. Çin Operası’nda roller, yaş, cinsiyet, kimlik ve karakter kategorilerine göre dört gruba ayrılır: Sheng, Dan, Jing ve Chou olarak adlandırılır.

Sheng; Lao Sheng (imparator, kral, vezir gibi olumlu, ergen, orta yaşlı erkek karakter), Xiao Sheng (genç erkek karakter) ve Wu Sheng (dövüş yapan erkek karakter) olmak üzere üçe ayrılır.

Dan, Qing Yi (başka deyişle Zheng Dan, asil ailelerden gelen orta yaşlı kadın karakter), Wu Dan (dövüşçü kadın karakter), Hua Dan (genç kız ya da toplumun alt tabakalarında yaşayan kız karakter), Lao Dan (yaşlı kadın karakter) ve Cai Dan ( komik yaşlı kadın karakter) olarak bilinir.

Jing, “Hua Lian” (boyalı yüzlü) adlı kişilik, doğal özellikleri birbirlerinden farklı olan erkek karakterleri temsil eder.

Lao Sheng kategorisindeki Mo, yaşça daha büyük, sersem kafalı ve toplumun alt tabakasında yaşayan yaşlıları simgeler. Burnuna beyaz boya sürülen Xiao Hualian, Jing karakterindeki Da Hualian ve Er Hualian ile birlikte “Üç Hualian” diye adlandırılır.

Chou (Xiao Hualian), çoğu zaman toplumun alt tabakasında yaşayanları ve halk arasındaki komik kişilikleri kapsar. Chou karakteri sadece beyaz pudrayla yüzün bir bölümüne maske çizer: Burası, gözler arasından aşağıya, burun deliklerine kadar, burnu da içine alan üçgen alandır. Chou karakteri tüm mesleklerdeki karakterleri temsil eder.

El ve parmak hareketleri, göz ifadesi, vücut hareketleri, saçlar ve yürüyüş tarzı çok önemlidir. Sevinç, kızgınlık, endişe, özlem, acı, korku ve şok gibi duygular da kalıplaşmış biçimlerde ifade edilir. Geleneksel Çin Operası’nın sanatsal ifade yönteminde, dekor ve hareketlerin sanal olması vardır. Bir general karakteri, sahnede savaş sahnesini canlandırmak için ata binme taklidi yapar ve yüksek dağdan hızla “vadiye inebilir”. Geleneksel Çin Operası’nın başka bir özelliği ise bir oyunun tek ana hattı varken, oyundaki her bölümde ayrı bir hikâye tasvir edilir.

Çin Operası’nın Batı ile ilişkilerini, Stanislavski’nin onun için yaptıklarını başka bir yazıya bırakıp Coronalı zamanın alışık olmadığımız endişeli günlerinde, Çin Operası’nı tanımanın kültürel hazzına tutunalım.

Coronella

* http://turkish.cri.cn/794/2011/03/07/1s131736.htm