Onu ilk tanıdığımda ilkokuldaydım. Okul tiyatrosunda “Vatan Yahut Silistre”yi oynayacaktık. Bana da Zekiye rolünü vermişlerdi. Çok heyecanlıydım, çok da havalı; rol Zekiye olunca da haklıydım tabii. Sonra ne oldu bilmiyorum, öğretmenlerimiz oyunu sergiletmekten vazgeçtiler, ama ben sevdiği adamın peşinde erkek kılığına girip gönüllü olarak askere yazılan Zekiye’yi çok sevmiştim bir kere. Onun yazarını da doğal olarak.
O zamanlar bilmiyordum ki yazarın bu oyunu, dedesinin görevi sırasında bulunduğu Kars’ta dinlediği gerçek bir yaşamdan esinlenerek yazdığını. Ülkesi için her şeyi göze alacak olan Zekiyelerin, İslam Beylerin, Sıtkı Beylerin öyküsünün İstanbul’da, 1873’te, ilk defa oynandığında yer yerinden oynadığını. Sonunda yazarını Kıbrıs’a sürdürecek kadar Saray’ı rahatsız ettiğini.

Tarihe özellikle yakın tarihimize olan merakım sonucu okumalarım arttıkça 19. Yüzyıl aydınlarına, yazarlarına hayranlığım da gittikçe artacaktı. Yıkılmaya doğru koşar adım giden bir ülkeyi kurtarmak için gözünü budaktan sakınmayan cesaretleri, paraya pula değer vermeyen, cesur, yenilikçi kişilikleri, inandıkları ilkeler uğruna sağlıklarını, ömürlerini feda edişleri ile onlar ve aynı yüzyılda doğan ardılları, yıkılan Osmanlı’dan genç Türkiye’yi çıkarmayı başaracaklardı.

Şinasi (sol, ayakta, el cepte), Namık Kemal (oturan), Ziya Paşa (oturan, Kemal’e bakan), Recaizade Mahmud Ekrem (en sağda), Abdülhak Hâmid Tarhan (Ekrem’in yanında), Ebuzziya Tevfik (ortada ayakta)
1840 yılında doğmuş Namık Kemal. Annesini küçük yaşta kaybetmiş, annesinin babası olan dedesinin yanında, onun görevi nedeniyle değişik şehirlerde büyümüş. Sofya’dayken, on sekiz yaşında ailesinin isteği üzerine evlenmiş, mutlu bir evliliği olmamış. 1864’te kızı Feride, 1867’de oğlu Ali Ekrem (Bolayır) doğmuş.
Halkın çıkarlarını koruyacak bir meşrutiyet yönetiminin kurulması için canını dişine takmış, bu amaçla Yeni Osmanlılar’a katılmış, yazdığı siyasi yazılar nedeniyle Erzurum’a atanınca Paris’e kaçıp orada ve Londra’da çalışmalarına devam etmiş. İstanbul’a geri dönse de Gelibolu, Magosa, en son olarak da Midilli’ye gönderilmiş, Sakız Adası’nda vefat etmiş. Kırk sekiz yaşındaymış hayatını kaybettiğinde (2 Aralık 1888). Vasiyeti üzerine Bolayır-Gelibolu’daki Orhan Gazi’nin oğlu Şehzade Gazi Süleyman Paşa’nın türbesinin yanına defnedilmiş.

Mogaso’da Namık Kemal ‘in kapatıldığı zindan
Namık Kemal’in dönemi, eski edebiyat anlayışına karşı savaş açan tanzimatçıların dönemi. Edebiyatçı önce kendisinin sonra çevresindeki olayların ve hayatın farkına varmaktadır. Yazar artık topluma karşı sorumluluğu olduğuna inandığı bir bilinç düzeyine ulaşmıştır. Bu savaşın bayraktarlığını da Namık Kemal yapar. Vatan, millet, hürriyet ve istiklal kelimeleri edebiyatımıza onun tarafından sokulur ve sistematik bir şekilde ifade edilir.
Şiir yazmıştır. “Vatan Şairi”, “Hürriyet Şairi”dir o. Klasik şiir devri sona ermektedir. Namık Kemal büyük bir önseziyle, hece vezninin gelecekteki veznimiz olduğunu belirtir, bu yönde örnekler de verir. “Şiirin kadrosu dar olmakla beraber, yurtseverlik ve kahramanlık duygularını, zamanında ondan daha güçlü ifade eden çıkmamış, hiç kimse hürriyete karşı duyulan özlemi onun ölçüsünde samimiyetle ve gür sesle haykırmamıştır. Şiirlerinde, yurtseverliğin, millet sevgisinin heyecanlı ve imanlı sesi duyulur. Şiirlerinde yaşayan taraf budur.” –Hikmet Dizdaroğlu
Görüp ahkâm-ı asrı münharif sıdk u selâmetten
Çekildik izzet ü ikbâl ile bâb-ı hükûmetten
Usanmaz kendini insan bilenler halka hizmetten
Mürüvvet-mend olan mazlûma el çekmez i’ânetten
Hakir olduysa millet şânına noksan gelir sanma
Yere düşmekle cevher sâkıt olmaz kadr ü kıymetten
…..
Hürriyet Kasidesi’nden
“Yeni bir konu hakkında kişisel görüşlerini açıklayan”, modern anlamda ilk gazetecilerimizdendir. Mirat, Tasvir-i Efkar, Muhbir, Hürriyet, Basiret, Diyojen, İbret, Hadika, Sadakat, Vakit, Muharrir, Mecmua-i Ebuzziya gibi gazete ve dergilerde yazmış, bunlardan Tasvir-i Efkar, Hürriyet ve İbret’te bizzat gazetecilik yapmış, gazete çıkarmıştır.
Çok önemsenmiştir tiyatro onun tarafından. Dilin gelişip güzelleşmesinde tiyatronun çok önemli olduğunu belirterek romandan üstün tutmuştur. Altı tiyatro eseri yazmıştır. Vatan Yahut Silistre, Gülnihal, Akif Bey, Zavallı Çocuk, Kara Bela, Celalettin Harzemşah.
Fransız romantiklerinin izinden giderek roman da yazar. İntibah ve Cezmi adlı iki romanıyla ilk romantik romancımız olur.
Tarih ve biyografi yazar. Halkta kendine güven duygusunu uyandırmak ve kuvvetlendirmek için tarihi çok önemser. Tarih-i Askeri hazırlarken genişleterek Osmanlı Tarihi’ne çevirir ve on dört cilt olarak planlar. Bitiremez, saray tarafından satışı önlenir. Çok üzülür bu işe. Basılan kısım Kanuni’ye kadar olan devri içerir. Barika-ı Zafer (1872), Devr-i İstila (1873), Silistre Muhasarası (1873), Kanije Muhasarası (1874) diğer tarih eserleridir.
Biyografileri bazı eleştirmenlerce en başarılı eserleri sayılır. Heyecan ve içtenlikle yazılmıştır. Evrak-ı Perişan (Selahattin-i Eyyubi, Fatih, Yavuz), Emir Nevruz (Evrak-ı Perişan serisine dahildir, fakat ayrı basılmıştır) gibi eserleri, bugün bile keyifle okunabilir.
Eleştirir; eski edebiyatı yerine yeni edebiyatı ve yeni fikirleri yerleştirip kök saldırmak için yaşamı boyunca savaşır, eleştiriler yazar. Edebiyatın sosyal fayda sağlaması gerektiğine inanır ve divan edebiyatının ağır dilini, sınırsız hayallerini, halktan kopuk olmasını eleştirir. Lisan-i Osmani’nin Edebiyatı Hakkında Bazı Mülahazat-ı Şamildir,, Bahar-ı Daniş Mukaddimesi (1874), Terceme-i Hâl-i Nevruz Bey (1875), Mukaddeme-i Celal (1888), Tahrîb-i Harabat,Takip, İrfan Paşa’ya Mektup, Renan Müdafaanamesi, İntibah Mukaddimesi, Mes Prison Muahezenesi eleştiri eserlerinden bazılarıdır.
Yaşamı boyunca sayısı bini geçen mektup yazar. Bir kısmı Türk Tarih Kurumu’nca satın alınmıştır, bazıları da çeşitli arşivlerdedir. “Şakalar, nükteler, hicivler, hücumlar, endişeler, malî sıkıntılar, memuriyet nakilleri ile alâkalı teşebbüsler, kadere inanışlar, devrin büyüklerine temas eden günlük havadisler, akraba ve dost haberleri, hastalıklar ve ufak tefek aile mahremiyetleri bu mektupların içerisinde uyumaktadır…” (siirparki.com)
“Namık Kemal ateşinin ruhu, metin karakteri, sarsılmaz vatanseverliği, derin millet sevgisi, bizim için bitmek tükenmek bilmeyen zengin kaynaklardır.”– Hikmet Dizdaroğlu
Vefatının 132. Yılında sevgi ve saygıyla anıyoruz.
Asil Şenol Topçu
Kaynakça:
Siirparki.com
Namık Kemal – Hikmet Dizdaroğlu
Tanzimat Dönemi Türk Edebiyatı – 1 – Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü ders kitabı.
Vikipedi