“Hukuk devletinde yaşıyoruz. Hiç olmazsa öyle avunuyoruz.”
Uğur Mumcu Cumhuriyet gazetesindeki köşe yazılarından birinde bu cümleyi kurduğunda tarih 11 Kasım 1978’di; tam 43 yıl önce. Bu cümleden yaklaşık 2 yıl sonra 12 Eylül askeri darbesi oldu. Yine bu cümleden 15 yıl sonra, 24 Ocak 1993’te Uğur Mumcu, evinin önünde duran aracına yerleştirilen bombanın patlaması sonucu aramızdan ayrıldı.

24 Ocak 1993 bir Pazar günüydü. Ankara Altınpark’ta Bulutsuzluk Özlemi konseri vardı. Müziğin durduğunu, seyirciler arasından bir gencin sahneden ismi anons edilerek çağrıldığını dün gibi hatırlıyorum; “Özgür Mumcu”. O gitti, çok emin değilim ama biz kalanlar için konser devam etti galiba, sonrasında hayat da devam etti. Çok söz söylendi, çok yazı yazıldı, çok karanfiller atıldı, başka bombalar patladı, hükümetler değişti, post modern darbeler oldu, babasız kalan çocuklar büyüdü, ‘iklim’ -her anlamda- değişti. O acımasız patlamadan, o hüzünlü Pazar gününden 28 yıl sonra bugün Mumcu’nun hangi yazısını okusam anlıyorum ki bu ülke için hak, hukuk, adalet, demokrasi anlamında hiçbir şey neredeyse değişmemiş. Ümit Alan’ın, Sabiha-Zekeriya Sertel’in ‘Davamız ve Müdafaamız’ kitabına yazdığı önsözün ilk cümlesini Sabiha Sertel’in ‘Kadınlığa Dair’ kitabı hakkındaki yazımda kullanmıştım, daha kaç yazımda kullanırım diye düşünmeden edemiyorum, ama işte durumumuzu, ülkemizi en iyi anlatan cümle hâlâ bu.
“Türkiye tarihinden belge okumak, insana sonsuz bir ‘şimdi’ içinde yaşıyormuş hissi veriyor.” (1)
Bu ‘sonsuz şimdi’nin içinde belli bir zaman dilimini, Uğur Mumcu’nun 1978 yılı Temmuz-Aralık ayları arasında Cumhuriyet gazetesindeki köşesinde yayımlanan yazılarını içeriyor ‘Hukuk Devlet Aşiret’ kitabı. Süleyman Demirel Başbakanlığında Adalet Partisi, Milli Selamet Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi koalisyonu ile Temmuz 1977’de kurulan 2. Milliyetçi Cephe Hükümeti, 11 AP milletvekilinin CHP’ye geçmesiyle güvenoyu alamamış ve 6 ay içinde düşmüştür. Ocak 1978’de mecliste birinci parti konumunda olan CHP, bağımsızların da desteğiyle Bülent Ecevit Başbakanlığında 42. TC hükümetini kurmuştur. ‘Hukuk Adalet Aşiret’ Uğur Mumcu’nun işte bu dönemde yazdığı yazıları içeriyor. 11 Temmuz 1978’de yine bir suikaste kurban giden akademisyen ve yazar Bedrettin Cömert’in ölümü üzerine Mumcu’nun 12 Temmuz’da yazdığı yazı ile başlayan kitabın son yazısı ise 31 Aralık 1978 tarihli ve 19-26 Aralık tarihlerinde geçekleşen korkunç Maraş katliamı üzerine. Terör olaylarının tırmandığı, gençlerin, aydınların öldürüldüğü karanlık bir dönemde yazıyor Mumcu ve yazılarındaki yalın dil, açık anlatım, takılmadan ilerleyen bir akıl yürütme ile olayları geniş bir bakış açısıyla, popülist olmadan ve tarafsızlıkla değerlendirmeye çalışıyor.
Mumcu’nun kitaptaki yazılarında neler anlattığından tek tek bahsetmeyi anlamlı bulmuyorum. Kitaptan birkaç alıntı ile bu yazımı bitireceğim. Herkesi Uğur Mumcu’yu ve gerçekleri kişisel çıkarlar, siyasi planlar uğruna çarpıtmadan yazanları okumaya, geçmişi anlayarak aynı sahneleri tekrar tekrar izlememek/yaşamamak için dürüstçe çalışmaya davet ediyorum.
“Ülkemizde özgür tartışma ortamı elbirliği ile yok edilmiştir. …İlle de küfür, ille de saldırı, ille de karşısındakini hain ilan etme tutkusu özgür düşünceye dolayısıyla demokrasiye zarar vermektedir.”
“Ülke baştan aşağı ekonomik ve siyasal çalkantılar içinde sallanıyor. Fiyat artışları, enflasyon, işsizlik baş döndürücü süratle ilerliyor.”
“Kapkaççı ekonominin bekçiliği, çarpık kapitalizm, parti yöneticilerinin ceplerine girip çıkan vergi iadeleri ve kaskatı bir özgürlük düşmanlığı ….’nin temel felsefesidir.”
“Evet biliyoruz, gizli raporlar (2), geçerli hukuksal belgeler değildir. Hukuk devletinde suçları bağımsız mahkemeler belirler. Fakat hukuk devletinde, bu nitelikte raporları alan devlet sorumlularına düşen görevler vardır. İşte yapılmayan görev bu görevdir.”
“Bu konu doğrudan doğruya basın özgürlüğüyle ilgilidir. Daha da önemlisi içinde yaşadığımız düzen bir hukuk devleti mi yoksa bir polis devleti midir? Konu, doğrudan doğruya bu sorularla ilgilidir.”

Kırmızı Başlıklı Corona
(1) Sabiha-Zekeriya Sertel, Davamız ve Müdafaamız, Can Yayınları, 2015
(2) Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından düzenlendiği ve dönemin başbakanına sunulduğu söylenen bir rapordan bahsedilmektedir.