“O ada işte orada, okyanusun ve körfezin içinden çıkmayı sürdürüyor: Orada işte.”

Guillermo Cabrera Infante (1929-2005), Küba Komünist Partisi’nin üyesi olan bir anne babanın çocuğu olarak Küba’nın kuzey sahilindeki Gibara kentinde dünyaya geliyor. On iki yaşındayken taşındıkları Havana’da tıp okurken on dokuz yaşından itibaren gazetelerde yazıları çıkan Infante, tıp öğrenimini bırakarak gazetecilik okumaya başlıyor. Genç Guillermo’nun iki tutkusu vardır; edebiyat ve sinema. Batista döneminde kısa bir hapishane deneyimi de yaşayan Infante 1959’daki devrimden sonra ‘Revolución’ gazetesinin haftalık edebiyat eki ‘Lunes/Pazartesi’nin başına geçiyor. 1961 yılında bir zamanlar destekçisi olduğu Castro rejimi ile ters düşüyor ve kültür ateşesi olarak Brüksel’e gönderiliyor. 1965 yılında annesinin cenazesi için Küba’ya gelen Infante, bir daha dönmemek üzere, bir sürgün olarak ülkesinden ayrılıyor ve bir süre Madrid’de yaşadıktan sonra ölümüne kadar yaşamını sürdüreceği Londra’ya yerleşiyor.

Tropiklerde şafak manzarası çok ta iç açıcı değil Infante’nin anlattıklarına bakılırsa. Her biri ayrı bir hikâye olan yüz iki kısa bölüm var kitapta. Küba adasının okyanusun derinlerinden gün yüzüne çıkmasıyla başlıyor, 1970’lerde sona eriyor öyküler. Infante’nin parça parça anlattığı öyküler hep mücadeleyi, acıyı, nihayetinde de ölümü anlatıyor aslında. ‘Beyaz adam’dan önce yerli kabilelerin güç kavgası, kılıç ve atıyla gelen beyaz adamın iktidarı, köleler, köleleri kovalayan Küba tazıları, isyanlar, kurşuna dizilen şairler, kaçan diktatörler, haris generaller, devrimciler, karşı devrimciler, umutlarıyla birlikte denize gömülen kaçaklar, hapishane hücresinde açlık grevleri ve hep ölüm, her kelimede ölüm var Infante’nin bölük pörçükmüş gibi görünen hikayelerinde.

Infante’nin sinemaya olan tutkusunu, 1951’de kurulan Sinematek Küba’nın üç kurucusundan biri olduğunu ve 1956’ya kadar da başkanlığını yürüttüğünü, Havana’da ‘Carteles’ isimli dergide ‘G.Cain’ takma adıyla sinema eleştirileri kaleme aldığını ve 1971 yılında çekilen ve Hollywood’da büyük bir başarı kazanan ‘Vanishing Point/Ölüm Noktası” filminin senaryosunu yazdığını öğrendiğimde kitabın yüz iki kısa sahneden oluştuğunu düşünmeden de edemedim.
Hikayeler, metinde açıkça belirtilmeyen tarihsel bir sıralama izliyor ve bu da ‘Tropiklerde Şafak Manzarası’nın sadece kurgusal bir metin olarak nitelendirilemeyeceğini ifade eden kaynakları destekliyor bana göre. Kitap üzerine yazılan bir makalede, kurgusal ve tarihsel metinler arasındaki sınırları yıkmaya gönüllü olan ‘Tropiklerde Şafak Manzarası’nın post modern duyarlılık sergileyen bir metin olduğu ifade ediliyor. (1)
1982 yılında Virginia Üniversitesi’nde konuk profesör olarak ders verirken yaptığı bir söyleşide (2)
Laurence Sterne'ün “Konudan uzaklaşmalar/konu dışı sözler, okumanın ruhu, hayatı, gün ışığıdır.” sözlerine kesinlikle katıldığını söylüyor Infante ve ‘Tropiklerde Şafak Manzarası’nda bol bol kullanıyor ‘konu dışı sözleri’. Bir cümleyle savaş alanından çamaşır asılan bir bahçeye götürüyor okurunu, çoğu zaman da gülümsetmeyi beceriyor, acıyı ölümü anlattığı halde.
Aynı söyleşide ‘edebiyatı dünyayı düzeltmek için kullanan yazarlardan’ bahsederken de şöyle diyor Infante.
“Bana göre bu, kendi içinde bir son olması gereken -edebiyat- yazıyı politik bir şey haline getiriyor. Sanat formunun peşinde olan edebi bir metin politikayı, dini ve son olarak ahlakı unutmalıdır. Yoksa bir broşür, bir vaaz ya da ahlaki bir dram olacaktır.”
Gerçekten de ne bir broşür ne bir vaaz ne de bir dram -o kadar acıya, ölüme rağmen- Infante’nin ‘Tropiklerde Şafak Manzarası’. Kolay okunan bir kitap da değil ama okurun zihninde sakince kendisine yer açan ve oraya yerleşen bir metin. Her şeyden önce ve her şeyle birlikte o uzak adanın hikayesi.
“Birinin dediği gibi, o hüzün dolu ve talihsiz uzun ada, son yerliden sonra ve son İspanyoldan sonra ve son Afrikalıdan sonra ve son Amerikalıdan sonra ve son Kübalıdan sonra da, tüm deniz kazalarından sağ salim kurtularak, orada olmaya devam edecek, körfezdeki akıntılarla sonsuza dek yıkanarak: güzel ve yeşil, ölümsüz ve sonsuz.”
Ayşegül Ayman
- Franklin B. García-Sánchez, Vista del Amanecer en el Trópico Como Ficción Historiográfica, Trent University, https://cvc.cervantes.es/, 1992, web:12.8.2022
- Alfred Mac Adam, Guillermo Cabrera Infante, The Art of Fiction No. 75, The Paris Review, Issue 87, spring 1983, theparisreview.org, web:12.8.2022