İlyada;  ζ– Zeta, 6.Kitap

Onurlu Hektor’u sayar, severiz. Kuzenim Sarpedon’la Anaforlu Ksantos’tan, uzak Likya’dan tereddütsüz ona yardım etmeye geldik oysa Akhalılarla hiçbir husumetimiz yok, onlardan nefret etmemize bir neden de yok. Karılarımızı, çocuklarımızı, mallarımızı bıraktık geldik, Truvalılar çok sevindi geldiğimize. Savaş alanı beklediğimizden daha karışıktı. Here,  Ares, Atina yanında Akaların, Akhalı Diometes yaralamış Afrodit’i, tanrıça terk etmiş savaş alanını, terk etmiş Paris’i, Helen’i!  Apollo’da tükenmiş Athene’nin atakları karşısında. Ne kadar dayanabilirdi Truva savaşçıları? Öfkelendim Hektor’a. Bir şey yapmalıydı.

Hektor’a seslendim hemen; Ulu Zeus nerede? Kuzenim Sarpedon’un babası Kronosoğlu Zeus nerede? Niye bize yardım etmiyor? Çağırsana ulu tanrıyı.

Hektor, sözlerim üzerine kente doğru koşturdu. Kurban kesip, Zeus’a dua etmeliydi.  Likyalılar cesurdur, andımız için savaşırız biz, onurumuz için ölümü göze alırız. Bindik atlı arabalarımıza dosdoğru sürdük, geldik Akhalı savaşçılarla karşı karşıya.

Tanrıları yaralayan, güçlü Diomedes ile karşı karşıyaydım, tanımadı beni. Gür narasıyla ortalığı inletti,

Arkadaş, ölümlü insanlarda kimsin ki?

Erlere ün veren savaşta hiç görmedim seni

Diktim gözlerimi bu çok korkulan yiğide;

At besleyen Argos’un Ephyre ilinde, İnsanların en kurnazı Aiolos oğlu Sisyphos yaşardı, torunu kusursuz Bellerophontes’in soyundanım ben.

Söylenir ki Proitod’un karısı Tanrısal Anteia tutkuyla sever Bellerophontes’i

Gizlice bir sarmaş dolaş olmaktı tek arzusu… Kral anlayınca bu tutkuyu, sürdü Likya’ya Bellerophontes’i. Soylu dedem, Tanrı soyundan önü aslan, arkası yılan, ortası keçi Khrimaira’yı öldürdü, Savaştı Solymolarla, erkek gibi Amazonları öldürdü sonra. Kral kızı ile evlendi. Üç çocukları oldu.

İsandros, Hippolokhos, Laodarmeia.

Laodemeia’yı bilir herkes Zeus’un gözdesi halamı, onun oğlu kuzenim Tanrı’ya denk tunç silahlı Sarpedon’u da tanır herkes. Ben o kadar bilinmem. Benim babam Hippolokhos’tur. Yiğitçe dövüşeyim diye Troya’ya yolladı beni.

Dövüşmeye hazırlanırken gür naralı Diomedes sapladı kargısını

Bereketli toprağa,

Eski konuğusun babamın…

Şaşkın bakarken ben heybetli savaşçıya, o devam etti konuşmaya,

Tanrısal Oineus bir vakitler kusursuz Bellerophontes’i

Sarayında tam yirmi gün ağırlamıştı.

Konuk olmak önemlidir, bizim töremizde…

Aynı tanrılara taparız, benzer adetlerimiz.

Misafir-ev sahibi arasında Xenia kuralları vardır. Bizde de, onlarda da  

Tanrı misafiridir konuklar.

Atalarımız konuk kardeşse öldüremem ben bu yiğidi

Gür naralı Diomedes  töreye bağlıydı. Biz Likyalılar da bağlıyız töreye.

Onun savaşacağı başka Truvalılar vardı, benim de yoluma çıkacak Akhalılar olacaktı elbet. Gel değişelim silahlarımızı dedi.

Atladık arabalarımızdan, el sıkışıp ant içtik.Altın kalkanımı tunç kalkanla değiştirdim. Yüz öküzlük silahı dokuz öküzlük silahla…

Aldı mı Kronosoğlu Zeus aklını Glaukos’un !

İnanamadılar bu değiş tokuşa Troyalılar.

Töre önemlidir altından, onurdur töre, yaşamın anlamıdır dedim ben de onlara.

Yazdık tarihe onurlu düşmana saygı duyulabileceğini, şövalye yüreklerimizle.  Dost olabilir insan hasmıyla, savaş kaderse de savaşçı şerefiyle, töresiyle, insanlığıyla savaşmalıdır her zaman.

Sarpedon’un tümeninde binbaşıyım ben, gururlu, onurlu Glaukos. Yunan duvarına Sarpedon’un önderliğinde saldırdım, Hektor’un duvarı aşmasını sağlayan bizlerdik, vuruldum bir okla, çekildim savaştan.

Sarpedon yaralanınca dua ettim Apollon’a, duydu beni yüce Tanrı, kurtardı kuzenimin ölü bedenini düşmandan, yaramı da iyileştirdi

Sarpedon ölmüş olsa da, yasta olsam da, Akhalılara karşı bir düşmanlığım olmasa da, savaştım sadakatle Hektor için, onur için, verilmiş ant için. 

Kaderimde sağ dönememek varmış Anaforlu Ksantos’a, kurtulamadım Hades’in nefesinden.   Akhilleus’un cesedinin başında Aias öldürdü beni ama yiğit Aenease cesedimi bırakmadı, düşmana. Apollo götürdü bedenimi Likya’ya evime, babama, şanla, şerefle.

Gömüldüm törenle, yüksek Telandrus’un parıltısına, güzel bir çayıra ve mezarımın üstündeki bir anıt için granit bir kayayı altüst edildi, Periler bundan sonsuza dek akan bir derenin kutsal suyunu fışkırttılar, insan kabileleri buna hâlâ berrak akan, Glaukos diyorlar. Tanrılar bunu Likya kralını onurlandırmak için yaptılar.